Pazar sabahı alışveriş komutu verilince hemen markete ve fırına doğru koşuştuk.

Marketteyiz.

Kilosu sekiz ve on iki liralık domates vardır. Tanıdık olan market sahibine biraz da kızarak, ' kardeşim doları Amerika, Avroyu Avrupa, faizi Merkez Bankası yükseltiyor. Peki, bu domatesi kim yükseltiyor.

Tarttık bir kilogram domatesi. Baktık yedi tane.

Böldük. Ve domatesin bir tanesinin fiyatı tam 170 kuruş.

Mahalle fırınına gittik. Yüz marka aldık. Ekmeğin teki seksen beş kuruşa geldi.

Yani anlayacağınız iki ekmeğin fiyatı 170 kuruş. Bir domatesinki de 170 kuruş.

Gel de Erzurumlu Aşık Dertli gibi söylenme göreyim.

Dertli; 'Telli sazdır bunun adı
Ne Âyet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde?'

Bazı şeyleri fırsata dönüştüren, kanun, nizam ve insaf tanımayan fırsatçıları vatandaşlar değil, devlet sorgulamalıdır.

Vatandaşları birbirlerinin muhbiri yapmak hukuk devletinin uygulamalarından değildir. Esnaf ve vatandaşı karşı karşıya getirip toplumu düşman kamplara bölmek doğru değildir. Devletin istihbaratı ve memurları vardır. Bunları bulmak devletin görevidir. Vatandaşların can ve mal güvenliklerini sağlamak devletin görevidir.

Vatandaşın ihbar ettiği mahalle esnafından bir şey çıkmazsa, zan altında bıraktığı esnafın itibarı ne olacaktır?

Vatandaş için de, 'üç- dört liralık domates yesin de' denilmez.

Bu ülkede Sayın Devlet Başkanımızdan milletvekillerine kadar kim neyi yiyorsa vatandaşın da onu yeme hakkı vardır.

Biz ikinci sınıf vatandaş kabul edilsek bile bizim yegane en doğrumuz vahiydir.

Peygamberimiz(sav), ' kölelerinize yediklerinizden yediriniz, giydiklerinizden giydiriniz' buyurmuşlardır. Bu sağlanmadıkça ne Hz. Ömer'in adaletinden ne de insan haklarından söz edebiliriz. Sayın Erdoğan'ın, ' VAN MİNUT' deme zamanı geçmeden bir şeyler deme ve yapma zamanıdır. Selam ve sevgi ile…