Son yazımda 'Gül yüzlü evlatlarımızın kaynaklarımızı harcayan politikacılardan tek beklentileri 'suçlama hoparlörü' gibi değil sadece sanayileşme konuşmalarıdır!' diye başlık atmıştım; Türk siyasetinde gençlerin sayısının artmış olmasından olsa gerek, 31 Mart seçimlerinde karşılığını bulmuş görünüyor. Artık HEPİMİZ için gün, ne geriye ne de bugüne değil sadece ileriye/geleceğe ve yukarıya bakma zamanıdır…

'Uzay Çağı' her ne kadar bize komik gelebiliyorsa da Amerika'nın 'Uzay Kuvvetleri Komutanlığı' kurmaya başlaması ile 5 yıl içinde Ay'da üs kuracağını açıklaması, Çin'in tıpkı Uluslararası Uzay İstasyonu gibi ulusal uzay istasyonu için çalışıyor olması, Hindistan'ın Ay ve Mars için teknoloji geliştirmeye başlamış olması, Elon MUSK'ın SpaceX firması ile uzay ve Mars yolculuğu için yeniden kullanılabilir roketler, aşırı güçlü ve ekonomik motorları hatta uzay giysileri yapıyor olması ve daha nice mevcut gerçekler karşısında, uzay çağının başladığını görmeyi reddetmek, ülkemizin/evlatlarımızın geleceğine ihanet demektir!

Türkler uzay aracı yapabilir mi? Bunu isterseniz 'Dream Chaser Spacecraft' aracını üreten firmanın sahipleri olan Fatih ve Eren ÖZMEN ailesine sorunuz. Binbir zorlukla başladıkları iş hayatından değeri 2.-Milyar USD ulaşan Sierra Nevada Corp. Firmasında sadece uzay ve hava araçları değil uydular konusunda da çalışıyorlar. Türkler uzay ve hava araçlarını herkesten daha iyi yaparlar ancak kendi ülkelerinde bunun için tasarlanmış bir eko-sistem kurmayı beceremezler…

Ortalık girişimcilere ve KOBİ'lere parasal desteklerden yıkılıyor, nice yetimin hakkı olan devlet bütçesinin nice büyük parçalarını bu yolda su gibi akıtıyoruz. Ancak yıllardır dünyayla rekabet edebilecek bir teknoloji geliştiremedik. İnsan türünün geleceğine Türk yurdundan katkı yapacak nitelikte yepyeni teknoloji firmalarının kurulduğunu göremedik. Ya 'destek' kavramını yanlış anlıyoruz ya da 'gelişme' dediğimiz şeyin ne olduğu konusunda hemfikir olamadık.

Artık evlatlarımızı bir gün dahi olsa geride bırakacak bir zaman kaybına tahammülümüz yoktur. Türk yurdundaki yaratıcılığımızı ve bunu ortaya çıkaran özgürce düşünebilmeyi, adalet yoluyla güvence altına alamadığımız her gün, evlatlarımızı geleceklerinden bir gün daha kaybediyorlar. Buna biz sebep oluyoruz, vebali de bizimdir ama bunlar, evlatlarımızın gelecekte yaşayacakları aşağılanmayı ve sıkıntıları azaltmayacak…

Günümüz sanayisinde yüksek teknolojinin payı % 3.5 iken, hangi inovasyondan, hangi Endüstri 4.0'dan, bizi orta gelir tuzağından kurtaracak hangi bilimsel ve teknik katma değerli endüstrilerden bahsedebiliriz? Şimdi kaçınılmaz biçimde bunları konuşmanın zamanıdır.

Artık önümüzde 4 yıl boyunca seçim yok ve bu, geleceğimizi biraz olsun düşünüp tasarlayabilmemiz için 'hepimize' olağanüstü bir fırsat veriyor. Lütfen, evlatlarımızın ve ülkemizin geleceğine odaklanalım, günü birlik ayrıştırıcı/ötekileştirici siyaset dilinden sıyrılalım. Önümüzdeki çok değerli 4 yılda sadece bilim konuşalım, sadece teknoloji konuşalım ve sadece akılla düşünelim.

Bundan neredeyse 70 yıl önce asker göndererek ayakta kalmasını sağladığımız -ve bunun için duydukları minneti ifade etmekten hiçbir zaman kaçınmamış nazik ve çalışkan insanların ülkesi- (Güney) Kore, bugün dünyanın en büyük firmalarının ötesine geçen otomobiller, cep telefonları ve daha nice yüksek teknolojilerle karşımıza çıkabiliyorsa, Türk yurdu olarak 70 yıl sonra almamız gereken dersler yok mudur?

SANAYİLEŞME İÇİN ÇALIŞMAK VATAN BORCUDUR; DERHAL VE HERKESÇE ÖDENMELİDİR…