İslam coğrafyası, karanlık bir gecenin sabahını umutla gözlemektedir.
Umut diyoruz.
Evet, umudumuz en büyük sermayemiz ve başarımızın da anahtarı.
Yusuf'unu arayan Yakup gibiyiz.
Biz inanıyoruz.
'Allah'tan umudunu kesenler, inanmayanlardır.'
Yüz yıl önce de aynı kasvetli bulutlar İslam coğrafyasının üzerinden geçmiştir.
O günlerde isyan ve sitem gibi Allah'a yalvaran merhum Akif şöyle diyordu:
'YaRab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi bîçarelerin, yoksa felahı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
"Yandık" diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mana?
Zalimleri adlin, hani öldürmedi hala!
Eyvah! Beş on kafirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!
Madem ki, ey adl-i İlahi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!
İslamı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Na-hak yere feryad ediyor: acize hak yok!'
Ama bugün Müslümanları elinden tutup kaldıracak bir Türkiye vardır.
İnsanlarımız diri, teknolojimiz canlı, kaynağımız sağlam, imanımız tamdır.
İslam ümmetinin üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtacak rüzgarımız vardır.
Üstad, ' Ey kahpe rüzgar, artık ne yandan esersen es' diyordu ya!
Biz de aynı mısraları tekrarlayarak selam ve sevgiler diyoruz.