n

n

n Bilindiği üzere kültür, ekip biçme, ürün yetiştirerek kaldırma anlamında da kullanılmakta ve esas olarak da bu kökenden gelmektedir (Latince, cultura). Elbette, çatışmayı bir kültür olarak kabul edebilir miyiz? Elbette edemeyiz. Yalnız, dejenere olarak ektiğiniz tohumlardan kaliteli ürün elde etmek de mümkün değildir. Seçimin müspet yönde yapılmaması ve dejenere tohumların her yıl arka, arkaya ekilmesi ile geldiğimiz nokta budur. Ülkemizin her platformunda bir çatışmanın olduğu ve herkesin haklı olduğu veya haklı olduğunu zannettiği bir durumla karşı karşıyayız. “Bütün akılları pazara çıkarmışlar ve herkes kendi aklını satın almış” örneğinden giderek, çatışmacı kültür ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde renkler ve bu renklerin tonları asla yoktur. Sadece, siyah veya beyaz vardır. Ömrüm boyunca şunu gördüm ki, bir gün önce iktidarda olan ve ülkeyi cennet gibi idare ettiğini ifade eden parti, iktidardan düşünce; bir gün içinde her şeyin külliyen kötü olduğunu ifade etmekte beis duymamaktadır. Bunun aksine, muhalefette iken kötülediği idare sisteminin, iktidara gelince bir günde nasıl süper bir idare haline gelindiğini anlayamamışımdır. Açıkça bir şeyi ifade etmek gerekir ki, kanunlara fazlaca itibar göstermeden, değişik bir kanun anlayışı ile idare edildiğimiz gerçeği ortadadır. Kanunsuz da olsa, hakkınızı bağıra çağıra ve tehdit ile alabilirsiniz. Bağırıp çağıramayanlar veya bir aracısı olmayanlar ise sonsuza dek beklemeye mecburdurlar. “Bal tasını tutan parmağını yalar” sözünü asla sevmiyorum, makamların getirisi olmamalıdır.

n

n Eskiler “Balık baştan kokar” demişler ve çok güzel de bir laf etmişler. Yalnız, TBMM’de olanları görünce, hayret içinde kalmamak mümkün mü? İnsanlar arasındaki şiddeti kınamaya hakkımız var mıdır? Yol vermedi diye, adam döven ve adam öldüren insanlara ne diyebiliriz ki! Ülkemizdeki insanlarda zihinsel olarak bazı sorunların olduğu gerçeğini inkâr edemeyiz ve her geçen gün bunun daha da tırmandığı da ortadadır. Kırsal kesim nüfusunun fazla olduğu dönemlerde bu olaylara rastlamamanın temelinde, yine eskilerin deyimi ile “Okuması yok, ama irfanı var” anlayışı yatmakta idi. Köyden şehre göç ile, kısal kesimde birçok olayları organize eden “çevre baskısı” ortadan kalkmıştır. Şehirdeki yapıya ayak uyduracak kültürün de olmaması ile çatışma ve şiddet ortaya çıkmaktadır. Çünkü, kırsal kesimde “Ayıp” kelimesinden çekinme vardı. Şimdi yakalanan suçluların, pişmiş kelle gibi nasıl sırıttıklarını görüyorsunuz. Daha önce de üzerinde durduğum gibi, en önemli olan ve eğitimin ilk başlangıç noktası ailedir. Sevgi halesi içinde terbiye almamış olanlara, okulun, askerliğin ve hayatın vereceği bir şey yoktur. Yalnız, çatışma ve şiddeti tırmandıran diğer husus ise, çoğunlukla adaletin tecelli etmeyişini söyleyebiliriz. Çıkar yol bulamayanların başvurdukları çarpık bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır.

n

n Öncelikle, devlet büyüklerinin konuşmalarına dikkat etmelerinde yarar vardır. Öfkesine mağlup olan devlet adamı olamaz. Devlet adamlığının en önemli vasfı şudur ki, onların öfkelenmeye ve kızmaya hakları yoktur. Onlar örnek olmadıkları takdirde, insanların kendi aralarındaki meseleleri hallederken şiddete başvurmamalarını isteyemeyiz. Öncelikle, öfke kontrolünün ele alınması gereklidir. Bunun yanında aile içi şiddet ve öfke içinde çocuklar yetiştirilmemelidir. Hakkın şiddetten geçtiğinden başka bir şey bilmeyen insanlardan başka davranış beklemek mümkün değildir. Ayrıca, sinema ve televizyonlardaki şiddet içeren filmlerle beslenen beyinler de, aynı yollara başvuracaklardır. Kitap okuyan, bilgisayardaki bilimsel makaleleri okuyan genç yok denecek kadar azdır. Eğer, millet olarak; dünyadaki milletler manzumesi içinde yer almak istiyor isek, bunun öncelikle kültürden geçtiğini iyice bilmemiz gerekir. M. Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temeli kültürdür” sözünü akıldan çıkarmamalıyız. Ülkeler arasındaki mücadele, bilim, sanat ve spor kulvarında ortaya çıkmaktadır. Bu günün savaşları bile bilimsel arenada olmaktadır. Bilimden ve sanattan yoksun olarak milletlerarası seviyede yer almamız ve temsil edilmemiz mümkün değildir. Bunun yolu da bilim toplumu olmaktan geçmektedir. Çatışma değil, ortak paydayı bulan toplum olarak, bilimin ve sanatın egemen olduğu bir Türkiye özlemi ile saygılarımı sunarım.

n

n

n