n
nn Türkiye’nin girdiği terör çözümleme sürecinde herkes konuşuyor.
nn En çok yazanlar, yazarlar; en çok konuşanlar da politikacılar olmaktadır.
nn Bu da herhalde demokrasinin en önemli sonuçlarından birisidir.
nn Herkes ne alındığının ya da ne verildiğinin hesabı ile meşgul. Fakat hiç kimse, şimdiye kadar kaybedilmiş maddi ve manevi servetlerden söz etmiyor.
nn Bilen de konuşuyor, bilmeyen de…
nn Tarih okuyan da konuşuyor, okumayan da…
nn Elinde mikrofon ve kalem dedektörü ile define avcıları gibi birikmiş kan gölünde, ölen insanların cesetlerinde ve anaların gözyaşı selinde gelecek arayanlar var.
nn Tarih okuyanlar bilirler:
nn İkinci Viyana kuşatması sırasında Merzifonlu Kara Mustafa’ya kızanlar intikamlarını “düşman askerinin geçişine göz yummakla” almamış olsalardı o hezimet yaşanır mıydı?
nn Ya da Kırım Hanı’nın “iktidarın elinden alınacaktır” telkinlerinin etkisinde kalmasaydı da Don ve Volga nehirleri birleştirilmiş olsaydı Türkiye ve Ortaasya Türki Cumhuriyetleri böyle mi olurdu?
nn Balkan Savaşları sırasında ittihatçıların siyasi hırsları ve komutanlar da bunlara alet olmasalardı Türkiye bugün böyle mi olurdu?
nn İkinci Meşrutiyet döneminde oluşan demokrasi havası 31 Mart olayları ile provoke edilmeseydi yine Türkiye böyle mi olurdu?
nn Tarihimizde her ıslahat hareketinden sonra her zaman çeşitli provokasyonlar olmuş ve bu ıslahatlar sonuçsuz bırakılmıştır. Bu durum, kendisini iyileştirmek isteyen doktoru öldüren hastanın durumuna benzemektedir.
nn Örneğin; Islahat yapmak isteyen Genç Osman’ın Yeniçeriler tarafından öldürülmesi örneklerden birisidir.
nn Yukarıdan beri sıraladıklarımızın hepsi kişisel kapris, hırs ve intikam duygularının vatan ve millet sevdasının önüne geçmesi ile gerçekleşmiştir.
nn İşte tarih, işte çözüm süreci…
nn Umuda yolculuğun başında bulunuyoruz. Konuşanlar ve yazanlar “devlet ebed müddet” vizyonu ile ama bir “ müddei( iddiasını ispatlayıcı)” gibi sorumluluk duygusuyla yazmalı ve konuşmalıdır.
nn Selam ve sevgi ile…
nn
nn
nn
nn
nn
n