Milli Eğitim Bakanımız 2018-2019 Eğitim- Öğretim yılının açılışında üzerinde durduğu konulardan birisi de dil kurmanın anlamına ve önemine dikkat çekmesi olmuştur.
Cumhuriyet döneminde en büyük kırım; sadeleştirme adına yapılmış olan Türkçedeki dilkırımıdır.
Torunlar ve çocuklar dede ve babalarının yazı ile anlattıklarını harf devrimi ile önce okuyamadılar, sonra da anlayamadılar.
Dedelerin ve babaların yazdıklarını okuyamamak yada anlayamamak demek, yetişen neslin hafızasız ve düşüncesiz yetişmesi demektir.
Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi insanların düşünce disiplininin temeli dil ve kavramlardır. Dilini kaybeden kavramları, kavramları kaybeden de düşünce disiplinini kaybeder.
Özelde Türkiye'nin , genelde ise İslam coğrafyasında yaşayanların sorunu da bu değil midir?
Eğitimimiz –maalesef- şimdiye kadar bu sorunu halletmesi şöyle dursun, giderek katmerleştirmiştir.
Açık ifade edelim ki, çocuklarımıza kendi anadillerini yani Türkçeyi öğretemiyoruz.
Daha acıklı bir durum daha vardır ki, çocuklarımıza İngilizce yada başka bir yabancı dili öğretmek için gösterdiğimiz gayreti Türkçeyi öğretmek için göstermiyoruz.
Anaokulunda yada ilkokulda henüz Türkçeyi okuyup yazmayı öğretemediğimiz çocuklarımıza yabancı dil öğretme cinayetini başarı kabul ediyoruz.
Ve hep birlikte bunu alkışlıyoruz.
Dileğimiz odur ki, Sayın Bakanımızın konuşması ve temennisi söylemde kalmaz.
Ülkemiz Türkçe dilkırımından kurtulursa kültürümüz ve düşünce disiplinimiz de kurtulacaktır.
Sayın Bakanın bunu başarması durumunda aziz milletimizin düşüncesine, tarihine ve özellikle medeniyetine en büyük ve unutulmaz hizmeti olacak ve hep rahmetle anılacaktır.
İşte vatana ve millete sahip çıkmak budur. Selam ve sevgi ile…