Adalet anlayışının objektifliği yanında görecelisi de vardır.
İslam'ın 23 yıllık tebliğ ve vahiy döneminin Kabe'de inen tek Ayet-İ Kerime , ' insanlar arasında adalet ile hükmetmeyi emreden'idir. Tarih boyunca milletimiz adaletle hükmetmeyi yönetimin ve karşılıklı ilişkilerin temeli saymıştır. Adaleti gerçekleştiren yargıçlar da hem dünyevi ve hem de uhrevi sorumluluklarıyla görevlerini yapmışlardır.
Sorumluluğu birinci derecede devlet başkanına veren İslami anlayış, aynı zamanda hakimleri de bağımsızlıklarına engel teşkil etmeksizin adalet adına devlet başkanının temsilcileri kabul eder.
Peygamberimiz(sav) hakimler ve hakimlik hakkında şöyle buyurmuştur:
'Kadılar(yargıçlar), bir hükmü tevelli edenler(üstlenenler) üç kısımdır. Birinci kısım cennettedir. İki kısmı ateştedir. Hakkı bilip onunla hükmeden kadı (yargıç) cennettedir. Hakkı bildiği halde kasten zulmeden hakim ise cehennemdedir.
Bilgisizce hüküm veren hakim de ateştedir.'
Sahabeler: 'Ya Resulallah, bilgisiz olanın günahı nedir?
Peygamberimiz(sav): 'Onun günahı layık(ehil) değil iken hakim olmasıdır' buyurdu.
Görülüyor ki, hakim olurken devletin dikkatinden kaçan bilgisizler, meslekleriyle ilgili eksiklerini tamamlamak zorundadırlar.
İslam büyüklerinden Mekhul hakimlik hakkında şöyle buyurmuşlardır:
'Hakimlik yapmamakla boynumun vurulması arasında bir tecih yapmam istense, boynumun vurulmasını tercih ederim.'
Humus Valisi, Halife Ömer B. Abdülaziz'e şöyle yazmıştır:
'Humus şehri yıkıldı, imara muhtaçtır.'
Halife şu cevabı verir:
'Orayı adaletle onar, yollarını zulümden temizle, selamlar.'
Tarihimizde bu ve buna benzer sayısız adalet örnekleri vardır.
Gerek hazarda ve gerekse savaşta her zaman adaletle muameleyi bırakmadık . İşte bizi biz yapan bu adalet anlayışı olmuştur. Ömer'i Ömer, Fatih'i Fatih, Yavuz'u Yavuz yapan bu adalet anlayışıdır. Selam ve sevgi ile…