Hayatta en zor olan şey insanın karar verebilmesidir. Karar vermenin insana yüklediği sorumluluk vardır. Karar vermek bir noktada durabilmeyi ve teslim olmayı zorunlu kılar bir bakıma. Akıl yürütme sayesinde karar veririz. Hepimiz karar vermekten kaçınırız çoğu kez. Akıl insanı karar vermeye zorlar. Çünkü hareket halinde olmak insanı zorlar, huzursuz yapar. İnsanın bir yerde durması gerekir. Fakat bu en zor olanıdır. Hayat bir bakıma yolculuktur, yürümektir. Bilinen ve bilinmeyen hedeflere doğru... Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz. Bir kapı kapanırken başka bir kapı açılır.
Acele karar vermemek lazımdır. Hayatın bir dilimine bakıp bütünü hakkında karar vermekten kaçınmalıyız. Bakış açısında farklılıklar oluşturanların fikir dünyaları daha zengindir. Her türlü fikir kırpıntıları ve harmanlanmış düşünce oluşumları insanı besler. "Göz bozukluğu gördüklerinizi sınırlar, görüş bozukluğuysa yaptıklarınızı..." Yaşadığımız zamanı ve çağı algılayan beyinlerin, ekilen topraklar gibi, fikir üretebilmeleri düşünce zenginliğinden geçer. Mükemmele ulaşmak, bir işin en iyisini yapmak biraz da fikir çilesinden geçer. En az sahip olduğumuz haslet bir şeyde sebat gösterememek... Büyük fikirleri ve düşünceleri kanatlandıran anlayışlar toplumun kültürel hafızasından beslenerek gelişir ve büyür. İnsanın sahip olduğu hoşgörü ve önyargıdan uzak davranış örnekleri ve sorumluluk anlayışı ilerlemeyi ve toplumsal kalkınmayı besleyen, ateşleyen unsurlardır. İnsanın kararlı olması için bir duruşunun olması gerekir.
Toplumları ileri götüren hamleleri büyük fikir sahibi, duruş ve kararı olan insanlar gerçekleştirmişlerdir. Toplumda kültürel yapı otursa da bireysel arayışlar peşinde koşmak, toplumun fikir hayatına oksijen tesiri yapan, toplumu heyecanlandıran hamleler olarak devam edecektir. Durağanlık insanın ve toplumun ölümü demektir. Bizi güçlü kılan bu arayışlardır. Bilginin ve irfanın peşinden koşmaktır. Bu bizim medeniyet anlayışımızın vazgeçilmez itici gücüdür.