Su ürünleri varlığımız hepimize aittir. Ülkemizin, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini gerçekten düşünüyorsak, su ürünlerinin gelecek nesillere de aktarılması gerekir. Eğer böyle giderse, gelecek nesillerimiz şimdiki su ürünlerinin birçoğunu bırakın tatmayı, resimlerini bile ancak ders kitaplarında, ansiklopedilerde ve belgesellerde görebileceklerdir. Bunu önlemek için nasıl ki tarlalar daha verimli olsun diye bazı seneler nadasa bırakılıyorsa, acaba denizlerimiz de 5-10 senede bir dinlendirilerek balık çeşitliliği ve bolluğu sağlanamaz mı?

Bundan 50-60 yıl kadar önce bizim çocukluk dönemimizde, başta Sinop hamsisi olmak üzere palamut, uskumru, lüfer, kofana, kalkan, eşek istavriti, kırlangıç, karagöz ve iskiri (kötek) gibi Karadeniz balıklarının tadı, çeşitleri ve irilikleri daha bir başkaydı. Ayrıca; o zamanlar, şimdiki gibi deniz dibini gösteren radarlar ve yüzlerce metrelik ağlarla açık deniz balıkçılığı yapan büyük tekneler yoktu. Genellikle kürekle çekilen küçük teknelerle ve ağlarla-çaparalarla kıyı balıkçılığı şeklinde Sinop'ta balıkçılık yapılırdı. Tabii ki o zaman da Karadeniz'de balık bolluluğu ve çeşitliliğinden geçilmezdi. Bilhassa hamsi sezonunda balıkçılar, teknesinin yanına gelenlerin poşetlerine kova kova bedava hamsi doldururlardı. Hatta bazı zamanlar Karadeniz'e özgü deniz soğuğu olduğunda, bundan etkilenerek yarı baygın bir şekilde sahile vuran balıkları toplamak için sevinçle paçaları sıvadığımız o çocukluk günlerini daha dün gibi hatırlıyorum. Yine çocukluk günlerimizde bizi balık almak için Sinop'un Tersane bölgesindeki balıkhanelere gönderdiklerinde, balıkçılar sattıkları balığın kuyruğuna ip bağlardı, biz de onu parmağımıza taktığımızda balığın kafası yere değerdi. O zamanlar zengin-fakir her aile rahatlıkla sık sık balık yiyebiliyordu. Sinop'un sokakları adeta cızır cızır mangalda ızgara balık kokardı.

Şimdi ne oldu da o balık bolluğundan, çeşitliliğinden ve iriliğinden eser kalmadı? Hatta bazı seneler palamut ve hamsi sezonlarında Karadeniz'e umutla açılan balıkçılar umduklarını bulamayıp, eli boş limana dönerek hayal kırıklığına uğradıkları zamanlar bile oluyor. Tabii ki bunun çok yönlü ve çeşitli nedenleri var. Bu sebeplerin ortadan kaldırılabilmesi veya asgariye indirilebilmesi için hem yetkililere, hem de balıkçılarımıza büyük görevler düşüyor.

Bakınız bu konuda Sinop Tarım ve Orman il Müdür Vekili Ahmet Tam şu açıklamalarda bulunuyor: 'Su ürünlerinin gelecek nesillere aktarılabilmesi; bilimsel temelli planlama, ekosistem bazlı yönetim, sıkı gözlemler ve kontrollerin yapılması ile başarılabilir. Bu sebeple, su ürünleri avcılığına getirilen düzenlemelerin takip, kontrolü ve su ürünleri yasa dışı avcılığın engellenmesi amacıyla Jandarma Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Müdürlüğü ile hafta sonları dahil olmak üzere gündüz ve gece ortak denetimler yapılıyor. Gerçekleştirdiğimiz denetimlerle balıkçılarımızı ve su ürünleri paydaşlarımızı öncelikle bilinçlendirmeyi ve yasa dışı avcılığı engellemeyi hedefliyoruz. İl Müdürlüğümüzce denetim ve kontroller son teknoloji kullanılarak, aynı hassasiyetle devam edecektir' diyor. Yetkililer böyle açıklamalarda bulunurken, balıkçılarımıza da büyük görevler düşüyor. Biz, onların bastıkları dalı kesmeyeceklerine ve sorumluluk bilinci içerisinde, yasalara ve sirkülasyonlara uyarak avlanacaklarına yürekten inanıyoruz.

Sinoplular; Karadeniz'de Sinop balıkçılığını olumsuz yönde etkileyecek ve hatta balık popülasyonu ile denizin ekolojik dengesini bozacak en önemli etken olarak, Sinop İnceburun sahiline kurulacak olan nükleer santrali görüyor. Çünkü; bu nükleer santral yapıldığında soğutma suyunu Karadeniz'den alarak deniz suyunun sıcaklığı değişeceği için denizdeki ekolojik denge ve balık popülasyonu bozulacak. Ayrıca; radyasyonlu uranyum atıkları ne olacak bilmiyoruz. Yetkililer bu konularda gerçekleri yansıtan açıklamalarda bulunurlarsa seviniriz. Zira; Önceki senelerde İtalya'nın gemilerle Karadeniz'e attıkları ve Sinop sahillerine vuran zehirli varillerden, hem turizm hem de balıkçılık yönünden az sıkıntı çekmedik. Neyse ki; zamanın mülki amirlerinin azimli çalışmaları sonunda İzmit İzaydaş firması gelip o zehirli varilleri depolardan alarak götürüp imha ettiler de ancak kurtulduk.

Sinop'tan bu hafta da bu kadar… Kalın sağlıcakla…

[email protected]