Tekerlerine çomak sokulan
hırsız-uğursuz takımı,
kenetleniyor birdenbire...
Hemen sahip çıkarlar
birbirlerine...
Suçu örtmek için
çalışırlar...
Utanma duygularını
kaybetmişlerde, yalanın bini bir para...
Ama vatandaş yemiyor bu dolmaları...
Kimin nasıl kazandığını
biliyor çünkü...
Ne iken ne olduğunu da...
Kediden aslan mı olurmuş!..
Neyse, sevgili Murat Akkayanın yazarını belirtmediği kartalın
öyküsüne dönelim...
* * *
Bir zamanlar, büyük bir dağın tepesinde bir kartal yuva yapmış. Bir süre sonra kartalın, dört adet yumurtası olmuş. Yumurtalar henüz kuluçka
dönemlerindeyken dağda bir deprem olmuş. Kartalın yuvasındaki dört
yumurtadan biri, depremin şiddetiyle yuvadan düşüp, dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana vadideki bir çiftliğe dek ulaşmış. Bu çiftlik, bir tavuk çiftliğiymiş.
Çiftlikteki tavuklar, kendi yumurtalarına pek
benzemeyen bu değişik ve biraz da büyük yumurtayı sahiplenmek istemişler.
Yaşlı bir tavuk, yumurtayı koruması altına almış ve öteki yumurtalardan
çıkacak yavrulardan ayırmaksızın büyütmeye karar vermiş.
Günü dolup zamanı geldiğinde yumurtanın içindeki kartal yavrusu, kabuğunu
kırmış ve dünyaya gelmiş.
Bir tavuk çiftliğinde bulunduğunu ve çevresindeki yüzlerce
tavuğun arasında olduğunu görünce, kendisini tavuk sanmış ve çiftlikteki tavuklarla birlikte, o da bir tavuk gibi büyümeye başlamış. Yalnızca o,
kendisini tavuk gibi görmekle kalmıyor, çiftlikteki tüm tavuklar da onu bir
tavuk olarak görüyorlar ve ona bir tavukmuş gibi davranıyorlarmış. Zaman zaman,
içinden;
- Ben, çevremdeki tavuklara benzemiyorum... Acaba ben kimim? diye soruyormuş.
Ama, bu kuşkusunu bir türlü dile getiremiyormuş. Ne de olsa, o da bir tavukmuş ve tavuk olduğunu da bilmeli, kabul etmeliymiş.
Bir gün çiftlikte öteki tavuklarla birlikte oyun oynarken, yukarılardan
birkaç kartalın özgürce uçtuklarını görmüş.
Kendini tutamamış, yüreğinde bir anda oluşan coşkuyla haykırmış:
- Aman Allahım!.. Ne kadar güzel uçuyorlar. Ben de onlar gibi uçmak istiyorum...
Tavuklar, onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler.
- Sen bir tavuksun ve şunu asla aklından çıkarma; tavuklar kartallar gibi uçamazlar.
Küçük kartal, o günden sonra hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve yukarılarda uçan kartal arıyormuş gözleriyle.... Bir kartal gördüğünde ise
çiftlikteki öteki tavukları unutuyor, gökteki kartal gözden kayboluncaya
dek büyük bir hayranlıkla ve özlemle onu izliyormuş.
Sonra da tüm hayranlığını ve özlemini, kartal gördüğü her zaman olduğu gibi, hep aynı sözlerle dile getiriyormuş:
Ah Tanrım!.. Ne olur, ben de onlar gibi uçabilsem... Ben de onlar gibi özgürce kanat açabilsem göklerde....
O böyle konuştukça, bu kez çevresindeki tüm tavuklar da her zaman söyledikleri sözleri bir kez daha , bir kez daha yineliyorlarmış:
- Vazgeç düşlerinden... Sen tavuksun ve hep tavuk olarak kalacaksın....
Küçük kartal, çevresindeki tavukların her gün birkaç kez yineledikleri bu
sözlerinden öylesine etkilenmiş ki, sonunda bir kartal gibi göklerde
özgürce kanat açmak düşünden vazgeçmiş ve yaşamını bir tavuk gibi
sürdürmeyi kabul etmiş. Ve bir tavuk gibi sürdürdüğü yaşamının sonunda bir tavuk gibi ölmüş...
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...