Her ilin simgeleşmiş yerleri vardır.
Dağı, tepesi, ırmağı, gölleri, denizi…
Ordu ve Trabzon'da Boztepe, Sinop'ta Şahin Tepesi, Rize'nin Botanik Çay Bahçesi gibi.
İlimizde Kocadağ irili ufaklı tepelerin üzerinde.
Öyle az buz değil rakım 1350 metre.
Sahilden araçla yaklaşık yarım saatte ulaşılabilen zirveden, Karadeniz'i alabildiğine, Samsun'unda iç kısımlarını açık havada görebilmek mümkün.
Ziyaretçisi eksik olmayan Kocadağ'a geçtiğimiz günlerde 'Ayağımıza kar değmedi, kar gelmedi biz kara gidelim.'dedik.
Biliyorum ki kışın sahile düşen yağmur genelde Kocadağ'a kar olarak düşer. Hafta sonu baktım gelin gibi süslenmiş. Aracımla Çamlıyazı köyüne geldiğimde görüntü sahilden göründüğü gibi değildi. Zeminin tamamen kara dönüşmesinden dolayı atraksiyona gerek olmadığını düşünerek önümüzdeki günlerde gurup halinde yürüme kararı aldım.
Bir hafta sonra Kocadağ'ın eteğine geldiğimizde beyazlık epey aşağılara inmişti.
Tamda istediğim gibi; araçlarımızı bırakıp yürüyüşe başladığımızda, baktık ki evini terk eden kendini doğaya salmış.
Millet kara, kışa, beyaz örtüye hasret kalmış sanki.
Okulların tatil olmasını fırsat bilip yol kenarlarına masalarını kuran aileler en fazlada çocukları için geldiklerini söylüyorlardı. Yaklaşık yedi kilometrelik güzergahta yol alırken aşağıdan ve yukarıdan gelen araçlara yol vermekten yoruluyorduk.
Kocadağ'a çıkışta taş ocağı bölgesi kirli bir görüntü. O bölgeyi aştıktan sonra görüş mesafesi yağışın etkisiyle azalmaya başlamış, tatlı bir kar yağışına kendimizi teslim ederken en ufak bir üşüme hissi duymuyorduk. Beyaza bürünen ağaçların güzelliğini seyrederken, yolun kenarlarına yığılan kar kütleleri ise araçlar için adeta güvenlik koridoru oluşturmuştu.
Yol boyu semaver kaynatan, sucuk ekmek tost yapan, kartopu oynayan, günü resimleyerek ölümsüzleştirmek isteyenler güzel görüntülerdi.
Hatta bir ailenin evcil köpeği öylesine mutluydu ki, yanlarından geçerken ısrarla benimle oynayın dercesine üstümüze atlayarak yaşadığı sevinç bambaşkaydı.
Kendisine macera arayıp araçlarını zorlayanlara ise doğa izin vermiyordu.
İki saatlik yürüyüşle Kabadüz yaylasına ulaştığımızda bir şey verirler beklentisiyle yanımıza koşarak gelen köpeklerle yüzleşince, 'Keşke elimizde bu hayvanlara verecek malzememiz olsa' diye içimizden geçmedi değil. Evleri aşıp zirveye beş yüz metre kala tipi halindeki kar keskin soğukla kendini gösterince, kendimizi son bir hamle ile zirvede köy evine atıp, yanan sobanın etrafında bulunca yorulduğumuzu anlamıştık.
O gün zirveden yağıştan dolayı hiçbir yer gözükmüyordu.
Kocadağ kışın dahi günü birlik kaçamak yapılabilecek bir yer.
Açıkçası baharı ve yazıyla cazibe merkezi olmaya doğru gidiyor.
Bizim için o gün 'Kocadağ'a karda yürümek' ise bir başka keyifti.
Tavsiye ederim.