PAMUK GEÇİDİ ŞEHİTLERİMİZİ ŞEHADETLERİNİN 32.YILINDA SAYGIYLA VE MİNNETLE ANIYORUZ

                                                              18 Nisan 1992  -18 NİSAN 2024                                      

                                   18 NİSAN   KIYAMET GÜNÜ VE ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI…

7.Bölüm

      Kars Orduevinde Pamuk geçidi şehitlerinin getirilmesini bekleyen şehitlerin silah arkadaşlarının sayısı da sürekli artıyordu. Cenazelerin Iğdır Devlet hastanesinden ambülanslarla alınarak Kars’a güvenlik tedbirleri arasında yola çıktığı haberi telsizle Kars Orduevindeki görevlilere ulaştırılmıştı. Haberin Kars Orduevine ulaşması, Orduevinde bekleyen acılı şehit yakınlarıyla birlikte şehitlerin sivil kıyafetli silah arkadaşlarının da hareketlenmesine neden olmuştu. Herkesin sabırsızlıkla beklediği o an yaklaşıyordu. Sanki cenazelerle birlikte bilinmeyenlerde olay yerinden (Pamuk geçidinden) Kars’a getirilecek, masaya yatırılacak  kafalardaki bütün sorulara cevaplar alınacaktı. Şehitlerin naaşları Iğdır Devlet Hastanesinden  Kars Devlet Hastanesi getirilecekti. 4 güzel insanın Türk bayrağına sarılı naaşları Kars Devlet Hastanesi morgunda bir gece daha bekletilecekti. Daha doğrusu Kars Devlet Hastanesi morgunda misafir edileceklerdi. 20 Nisan  günü Kars’da hem cenaze namazları kılınacak hem de Kars Valiliği önünde tören yapılacaktı. Çünkü Ankara’ya çekilen YILDIRIM ibareli telgraflar çok kısa bir sürede en yetkililer tarafından büyük bir hassasiyetle değerlendirilecek ve emir komuta zinciri içerisinde şehit cenazelerinin tamamının Askeri kargo uçağı ile memleketlerine en doğru şekilde nakli sağlanacaktı. Bundan şehit ailelerinin hiç kuşkusu yoktu. Ankara gereken neyse eksiksiz yapacak ,hassasiyet gösterecek yerele ayak direyenlerde mahcup olacaktı. Bu durumu yaşayanlar ise bu yaşananları yıllar geçse bile hiçbir şekilde unutmayacaktı. O büyük acının içindeki katılıklar nasıl unutulabilirdi ki? Şehit cenazelerinin Kars’a ambülanslarla Iğdır’dan gelmek üzere olduğunun bilgisini alan şehitlerin  silah arkadaşları tatil günü olması nedeniyle sivil kıyafetli bir şekilde bulundukları yerlerden Kars Devlet Hastanesi bahçesinde toplanmaya başladığında orduevindeki silah arkadaşlarıyla birlikte Kars orduevinde bekleyen  şehit yakınları da hastane bahçesine gelmişlerdi. Hastane bahçesinde bekleyenlerle birlikte inzibat subayı ve askerleri de beklemedeydi. Şehitlerin cenazelerinin getirilmesini hastane bahçesinde bekleyenler için zaman bir türlü geçmiyordu. Halbuki koca bir geceyi ,üstelik gününde büyük bir kısmını bekleyerek geçirmişlerdi. Belki yorgunluktan belki de stresten herkes çok gergin ve isyan halindeydi. Dünyanın en iyi insanları ,dünyanın en kalleş yaratıkları tarafından hunharca katledilmişti. Ne kötü bir tesadüftü 18 Nisan kıyamet günü dünyanın en  kötü yaratıklarıyla ,dünyanın en iyi insanları Pamuk Geçidinde karşılaşmıştı. İçimizdeki bölücü hainlerin hain pususunda hunharca şehit edilmişlerdi. O bölücü hainler 4 eve daha şehit acısı düşürmenin müthiş sarhoşluğu içerisinde hareket ederken ,şehit annelerinin sonsuz lanetiyle bir mağarada ya da bir dağ başında bir gün mutlaka  kurda kuşa yem olacaklarını unutmuşlardı. Telsiz anonsundan haber alan askeri yetkililer şehit cenazelerinin koruma eşliğinde 4 ambülansla Kars şehir merkezine girdiğini duyurmuştu. Hastane bahçesinde şehitlerin cenazelerinin getirilmesini  sabırsızlıkla bekleyen yaklaşık 200 kadar sivil kıyafetli subay – Astsubay vardı. Hastane bahçesi girişine toplanmışlardı ki ambülansların acı  siren sesleri arasında koruma araçlarıyla birlikte yoğun bir kalabalığı yararak Kars Devlet Hastanesi iç kapı girişine  4 ambülans sırasıyla dizilmişti. Bu arada hastane bahçesinde toplananların bölücü terör örgütünü lanetleyen sloganlarıyla inliyordu.  Şehitlerin yakınları öncelikle kendi şehitlerinin içinde bulunduğu ambülansı bulmaya çalışması ise yürekleri sızlatıyordu. Herkes şehidinin son kez soğuk yüzünü görmek istiyordu.Bu nasıl olacak ,buna kim izin verecekti ,bu belli değildi. Ambülanslar hastane kapısında çok fazla bekleme yapmadan şehitlerin Türk bayrağına sarılı naaşları sırasıyla inzibat askerleri ve silah arkadaşları tarafından Kars Devlet Hastanesi morguna geceyi geçirmek üzere taşındı. Şehit astsubay İlhan Hamlı’nın ağabeyi ısrarla şehit kardeşinin soğuk yüzünü görme isteğini askeri yetkililere tekrarlamasına rağmen gerekli izni bir türlü alamıyordu. Hatta morga bile sokulmuyordu. Morgun kapısında ki görevli askerde  buna müsaade etmiyordu. Herkes geçmişte yaşanmışlara göre haklı olabilirdi. Hastane bahçesinde beklerken kimlik tespiti için otopsiye katılan İlhan astsubayın arkadaşına ağabeyi cenazenin durumunu sormuş vücudunda herhangi bir kopma parçalanma olup olmadığını ondan öğrenmiş cesetlerin bütünlüğünde bir bozulma olmadığını görülebileceğini söylemişti. Zaten İlhan astsubayın ağabeyi de bu yüzden ısrar etmişti. Amacı kimseyi zor durumda bırakmak değil. Dertleri annesinin mavi gözlü paşasını son kez görmekti.6 aydır görmüyorlardı, bundan sonra da bir  daha hiç göremeyecek ve dokunamayacaklardı. Şehit ağabeyinin bütün çırpınışları işte bu yüzdendi. En son bir gün önce telefonla görüşmüşlerdi. İlhan astsubayın annesinin sağ gözü sorunluydu, sarı nokta hastalığı nedeniyle görme problemi yaşıyordu. Belli aralıklarla İstanbul’daki Haydarpaşa Askeri Hastanesine göz kontrolü için gidiyordu. Olay tarihinden bir hafta sonra göz kontrolü için randevusu vardı. Bu nedenle İlhan Astsubay ağabeyinin banka hesabına bir miktar para havale etmişti. O parayla annesi göz kontrolü için İstanbul’a askeri hastaneye gidecekti.18 Nisan kıyameti maalesef büyük bir yürek yangınına neden oldu. Şehadet haberi Bedriye annenin hastane randevusunu da bitirecek ,sarı nokta hastalığı bir süre sonrada sağ gözünü kör edecekti. Bu kadar derin bir acıya anne yüreğinin dayanması kolay olmuyor. O anne şehadet haberinden sonra hep ölü yaşıyor. Kars Devlet hastanesi bahçesinde toplanan şehitlerin sivil kıyafetli silah arkadaşları ve şehitlerin yakınları yaşanan olaya sessizce isyan ediyorlardı. Şehitleri morga tekrar koyduktan sonra  net bir şekilde  bölücü terör örgütüne en doğal şekliyle ses yükseltmek ve tepki vermek istiyorlardı. Şehitleri morga yerleştirdikten sonra hastane bahçesinde daha fazla beklemenin bir anlamı kalmamıştı .Belli ki yüreklerindeki tepkiyi açıkça haykırmaya başlamışlardı. Bu tepki hiçbir şekilde devlete yönelik bölücü bir tepki değildi. Kars Devlet Hastanesi bahçesinden yükselen tepkinin adresi bölücü teröristler ve onlara destek olanlardı.Kars Devlet Hastanesi bahçesine getirilen şehit cenazelerini hastanenin bahçesinden morga kadar omuzlarda taşıyan şehit astsubayların çalışma arkadaşları yaklaşık 2 kilometrelik bir protesto yürüyüşü yaptı.Ortakapı mahallesinde bulunan Kars Devlet Hastanesi önünde toplanan 200 kadar subay ve astsubay ,Gaziahmet-Muhtarpaşa ,Faikbey-Kazımpaşa ve Halitpaşa caddelerinde yürürken,”Ne mutlu Türküm diyene”,”Vatan sana canım feda”,”Kahrolsun PKK”,”Türk büyükleri nerede?”,”Türkiye PKK’ya mezar olacak”,”Herşey vatan için”,”Milliyetçi Türkiye”, ”Ordu – millet elele” diye sloganlar atıldı. Vatandaşlarında alkışladığı sivil kıyafetli subay ve astsubaylar, hain pusuda hunharca katledilen şehitlerin yakınları  daha sonra sessizce dağıldılar. Kimsenin burnu kanamadı, kimsenin camı çerçevesi indirilmedi. O hain terör örgütünün kudurduğu yıllarda bölge halkının da  içtenlikle alkışladığı anlamlı bir tepkiydi. Bu tepki birilerini rahatsız etmiş olabilir. Bu tepki başta terör örgütünü ve onun yandaşlarını rahatsız eden başkasının rahatsızlık duymayacağı haklı bir tepkiydi. Ancak bu tepki hiçbir şekilde kamu düzenine, hükümete ve  devlete yönelik bölücü  bir tepki değildi. Pamuk geçidinde yaşanan 18 Nisan kıyametine şahit olan , o kıyametin sonucunda şehadet şerbeti içen 4 güzel insanın başta anne ,baba, kardeşlerinin ve silah arkadaşlarının komşularının vicdani ve insani tepkisi olarak karşılanan ve öyle olduğuna bire bir tanık olduğumuz tepkisinden başka bir şey değildi. O gün 4 güzel insana yapılan insanlık dışı saldırı sonucunda bu tepkinin verilmesi yerinde ve doğru bir tepkiydi. Bu gün ise böyle bir tepkiyi vermek aynı insanlarla başka taraflara çekilebilir. O yılların koşullarında o tepki verildi ve geçti. Üzerine basa basa tüm samimiyetimle ifade ediyorum ki, kendiliğinden gelişmiş haklı  bir tepkinin Kars sokaklarında ve caddelerinde vatandaşla buluşmasıydı .Kars halkı ayrımsız  bu yürüyüşü alkışlarıyla ve yüreği ile desteklemiştir. Serhat şehrinin devlet ve millet sevdalısı halkı teröristlerin değil, şehitlerimizin ve askerlerimizin yanında olmuştur. Öyle ki subayların PKK’ya tepki yürüyüşünde dikkati çeken bir çok kişi ile birlikte 2 kişi daha vardı. Onlar şehit Astsubay İlhan Hamlı’nın acılı  ağabeyi Ayhan Hamlı ,acılı babası Ahmet Hamlı ,Samsun’dan gelen diğer yakınlarıydı. Belki birileri sivil kıyafetli 200 kadar subay ve astsubayın mesai saatleri dışında katıldığı bu tepki yürüyüşünü askeri vesayetmiş gibi yaftalayabilirler .Bu kesinlikle bir askeri vesayet değildi. Bölücü kanlı terör örgütüne bir ve beraber tepki vermek asla askeri vesayet olarak açıklanamaz. Tepkinin içinde şehit yakınları, Kars halkının samimiyeti ve duyarlılığı vardı. O hain olayın acısı hiçbir şekilde acının düştüğü yüreklerden uzun yıllar  geçmesine rağmen kaybolup gitmedi. Yürekler hep yaralı kaldı…O yaralı yüreklerdeki yara hiç mi hiç kapanmıyor. Birileri aldığımız nefesin ,içtiğimiz suyun ,yediğimiz ekmeğin ,görev yaptığımız  makamların ,ektiğimiz tarlaların, bacasını tüttürdüğümüz fabrikaların, eğitim aldığımız okulların hayata ve huzura dair borçlu olduğumuz bir çok şeyin en iyi şekilde devamı için hiç tereddüt etmeden bedel ödemeye devam ediyor ve “Vatan sağ olsun “diyor. Bu yüzden şehitlerimizi unutan yürekler kurusun diyoruz .Bizler sıcak evlerimizde ,sıcak yataklarımızda mışıl mışıl huzur içerisinde uyurken ,birileri vatan için can verip ,bedeni vatan toprağı ile buluşana kadar yaralı bedeni ile hastane morlarında buz gibi bir ortamda misafir edilirken hiç empati yaptık mı? Hiç gazilerimize ve şehitlerimize borcumuz var mı diye düşündük mü? 18 – 19 - 20 Nisan gecelerini 3 hastane morgunda geçiren bir daha evinin kapısından giremeyen 4 güzel askerimizi, katleden yaratıklara emir ve talimatlarıyla görev veren bebek katilini ,söz verdikleri halde asmayanlara beslemeye devam edenlere ,kendi siyasi ikbali için bir kelime dahi etmeyenlere hiç gönül koydunuz mu? Bebek katili Abdullah Öcalan siyasi kurnazlıklarla asılmadığı için bugün bile kendisine verilen hakkı olan madalyasını almayan kendi isteği ile almak istemeyen bir kahraman gazimizin verdiği bu anlamlı tepkiyi hiç anlamaya çalıştınız mı? Bir annenin evladının şehit haberini aldığında ciğerinin nasıl yandığını ciğerinde nasıl bir yara açıldığını daha sonra ise o yaranın hiç kapanmadığını ,empati yaparak hiç düşündünüz mü?