Atalarımız, 'Komşunun karnı ağrınca seninkini ovuştur, sıra sana gelecek' demişlerdir.
Komşumuz İran'ın karnı ağrımaktadır.
Önce kitleleri sokağa dökecek ekonomik kriz ürettiler, sonra da eylemi.
Tıpkı bizdeki Gezi olayları gibi.
Önce ağaç sevdası, sonra da bu sevdayı hiçe sayanlara(!) karşı eylem: VANDALİZM.
Ve kocaman Batı dünyası fiilen işin içine girmiş.
Batı dünyası şimdilerde de ayakta.
Başta ABD ve İsrail olmak üzere Bremen mızıkacıları gibi hepsi sıraya dizilmişlerdir.
Bunları geçmişte gördük, tanıyoruz. 1815 Tarihli Viyana Kongre'sinde de aynı şeyi Osmanlı'ya karşı yapmışlardır: Kendi ülkelerindeki ayaklanmaları bastırada, birbirlerine yardımcı olacaklar ama, Osmanlıdaki ayaklanmaları hep birlikte destekleyeceklerdi.
Şimdiki İran olayına Rusya biraz farklı bakarak dış müdahaleye, 'kabul edilemez' diyor. Nedeni ise İsrail, ABD ve diğer Batılı devletlerle kuşatılmak istememesidir. Çünkü Rusya, yüz yıllardır hayal ettiği sıcak denizlere inme sevdasına Esed ve İran sayesinde kavuşmuş bulunmaktadır.
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan mahrum olmak istemiyor.
Kedi, evdeki fareyi ev sahibinin memnuniyeti için değil, güdüsel olarak kendi çıkarı için yakalar.
Benzer oyunun ilk adımları Türkiye için de atılmıştır.
Ekonomik kriz teşebbüsleri ve denemeleri aslında Türkiye'yi İranlaştırmaktı.
Hesaplar tutmadı.
İran, aslında Suriye'de öldürdüğü Müslümanların bedelini ödemektedir.
Ortadoğu'da Sünni ve Şii temelli ayrımcı politikaların mimarlarındandır. Dökülen kanlarda hissedardır. İslam adına devrim yaptığını söyleyen İran, öncelikle gücünü silahsız, savunmasız ve masum Sünnilere karşı ispatlamaya çalışmıştır. Buna rağmen komşumuzdur. Ve şer güçlerin ortak hedefi olmasını istemeyiz.
Düşmanımız da kıblemiz de birdir. Kıbleden şaşmaz, düşmanı da göz ardı etmeyiz
Selam ve sevgi ile…