Yıl 2009'du. Yerel seçimde MHP, adı sanı hiç duyulmamış bir ismi İlkadım'dan aday göstermişti. Kimse tanımıyor, hakkında bir şey bilmiyordu. Bilinen tek şey Kavaklı oluşuydu.
O tarihlerde İHA'nın başındaydım. Bizim büronun tam karşısında Gold Otel vardı. Telefonum çaldı, arayan, otelin sahibi Nevzat Özenç beydi. O da Kavaklıydı, hem de çok iyi Kavaklı.
Beni bir gün sonra kahvaltıya davet etti. 'Sekiz - on kişilik özel bir dost grubuyla kahvaltı yapacağız. Sizi de aramızda görmek istiyoruz. Mutlaka bekliyoruz.'' dedi. Kırmadım gittim. Necattin Demirtaş'ı ilk defa o kahvaltıda tanımış, Nevzat bey ile Necattin beyin aynı köylü ve akraba olduklarını orada öğrenmiştim...
AK Parti'nin en güçlü olduğu dönemde, sahada öyle bir Kavaklılık ruhu estirildi ki, adı sanı bilinmeyen o Necaattin Demirtaş, seçimden zaferle çıktı ve ismini insanların hafızasına kazıttı.
İlginç bir kişiliği vardı.
İlginçliğinden kastım doğal oluşuydu.
Alışılmış siyasetçi tarzını sergilemiyordu.
İstese de o halinin dışına çıkamazdı...
'Ben buyum arkadaş...' diyordu.
İkinci rauntta seçimi kaybetti...
Ama yılmadı, mücadeleyi bırakmadı, tam 5 yıl boyunca tek başına sokak sokak,cadde cadde, ev ev, esnaf esnaf gezdi.
Tek başına...
Onunla sokaklarda çok defa karşılaştım.
'Yeniden adaylık düşünüyor musunuz başkan ?' dediğimde,
'Zamanı gelince elbette' cevabını verdi.
Zamanı geldi, sokaklarda tek başına gezen o doğal adam, bir kez daha aday oldu, bir kez daha kazandı.
İlkadım'da artık bir Necattin Demirtaş gerçeği var.
Artık bundan böyle partiyle kazanan bir başkan değil, başkan ile kazanan parti dönemini göreceğiz.
'Oyunuzu hangi partiye atacaksınız?' sorusunun karşılığında;
'Necattin Demirtaş'a' karşılığını alacaksınız...
Sadece bir hatırlatma;
'Herkesin başkanıyım' sözüne sadık kaldığı, bazı başkanların ısrarla yaptıkları hataları yapmadığı sürece...