Geçtiğimiz günlerde Fener Rum Patriği Bartholomeos'un Bafra ziyareti sırasında yanında bulunan Nikos Michalidis'in paylaşımı vesilesiyle bazı gelişmelerden haberdar olduk. Patriğin Nebiyan'daki Otkaya mağarası yanında yaptığı ayin sırasında Topal Osman ve katilleri tarafından orada öldürülen masum Rumları andıklarını, onlar anısına mumlar yaktıklarını yazan Michalidis, Bafra'dan göç eden dedesinden buradaki Rumların katledilmesi ile ilgili pek çok acıklı hikaye dinlediğini de kaydetmekteydi. İşte onun bu yazdıkları tarihin nasıl çarpıtılabileceğine dair çok büyük bir örnekti. Zira eğer orada masumlar anılacaksa orada Rum çeteciler tarafından şehit edilen Türkler yad edilmeliydi. Eğer orada birileri için mum yakılacaksa bunlar, aziz hatıralarından özür dilenmesi gereken masum Türkler olmalıydı. Ancak yüz yıl önce atalarının işlediği günahlar için af dilemesi gereken papazlar aksini yaparak o zamandan beri dillendirdikleri yalanlarını bir kez daha tekrarladılar. Oysa katil arayanlar bunun için Bafra'ya gelmek yerine aile albümlerine baksa belki birilerini bulabilirdi. Bafra'da yaşayanlar zulme uğrayan, katliama maruz kalan, varlığını korumaya çalışan masum sivilleri çocuklarıdır. Saldıran, katleden, birilerinin soyunu kurutmaya çalışan isyancı Rumlardı.
Bartholomeos ve yanındakilerin ziyareti bize bir gerçeği daha hatırlattı. XX. Yüzyıl başlarında Karadeniz Rumları arasında bağımsız devlet kurulması amacının ortaya çıkmasında din adamlarının büyük rolü vardı. Amasya metropoliti Germanos ve Trabzon metropoliti Hrisantos ayrılıkçı Rum hareketine öncülük ediyordu. Fener Rum Patrikhanesi de uluslararası alanda ayrılıkçı Rumları savunuyordu. Karadeniz bölgesinde yaşanan çatışmaların, sürgünlerin, ölümlerin en önemli sorumlularından birisi bu tür din adamlarıydı. Yakında Doğu Karadeniz şehirlerinde dolaşan papazlar da yüz yıl sonra bile yollarından dönmediklerini açıkça gösterdiler. Hala geçmişte yaşananları kendi çıkarlarına alet etmekten, bunun için de gerçekleri çarpıtmaktan zerre miktar geri durmadılar. Üstelik onlar, Samsun'da birlikte yemek yedikleri, dostluk mesajları verdikleri insanlara karşı da bir özür borçlular. Zira onlara verdikleri kardeşlik mesajları yatsıya kadar bile sürmedi.
Aziz okuyucular, bu konu üzerinde bu kadar ısrarla durmamızın sebebi tarihi gerçeklerimiz hakkında sizlerde bir hassasiyet oluşturmaktır. Üzülerek ifade etmek zorundayım ki Yunanlılar, Rumların Karadeniz bölgesinde soykırıma uğradığı iddialarını Mayıs 2019'da dünyaya kabul ettirecekler. Bunun için tedbir almaya geç kaldık. Yunanlılar bu saatten sonra tarihçilerin bu meseleyi tartışmasına ve gerçeklerin gün yüzüne çıkmasına yanaşmaz. Zira güçlü lobileriyle dünyayı yalanlarına inandırmışlardır. Bize düşen gerçeklerimize sahip çıkmak ve sonuna kadar savunmaktır. Eğer gönlünüz yeniden soykırımcı ilan edilmeye razı değilse bir an önce harekete geçmek ve milletimizi bilgilendirmek zorundayız.