ANNEMİZİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI
ŞEHİTLER ÖLMEZ ŞEHİTLER ÖLMEZ
UNUTMADIK UNUTTURMUYORUZ
UNUTTURMAYACAĞIZ!

(3 Bölüm)

Zor olanı gurbetti, çok daha zor olanı ise hasretlikti. Kars'a gitmeden Samsun'a geldiler birkaç günlük memleket havasından sonra Şark görevi için Kars'a gittiler. Kars'a geldiklerinde mevsim yazdı. Kars'ın kışının çok soğuk olduğu, evlerde suların donduğu ,tuvalet giderlerinin ise eksi derecelerde donduğunun bile olduğu hep söyleniyordu. Yaşayıp Kars'ın kışını da, yazını da ,baharını da göreceklerdi. Kars'ın kışı ve soğuk havası onlar için bir sürpriz olmayacaktı. Bu yaşlarına kadar hiç yaşamadıkları çetin bir kış mevsimini ilk kez Kars'ta yaşayacaklardı. Adapazarın'dan sonra Kars'da görev yapmak mevsim şartları bakımından biraz zor olacaktı ama ona da alışacaklardı.

Arkadaşlarının İlhan Astsubay ve ailesi için kiraladığı ev sivil insanların yaşadığı bir mahallede idi. Bu defa puanları askeri lojmanda kalmak için yetmiyordu. Eğer bir aksilik olmaz ise zaten üç yıl sonra Şark görevini tamamlayıp daha batıda bir birliğe tayinleri çıkacak, emekli olana kadarda yerleşik bir yerleri olmayacaktı. Askerlik mesleği böyle bir meslekti. Ama yarınların kime ne göstereceği, nasıl bir sürpriz hazırladığı bugünden belli değildi. Herşey nasip kısmet işi idi. Sağlık olsun ,huzur olsun vatanın her yerinde Türk bayrağının dalgalandığı ihtiyaç duyulan her yerde görev yaparız düşüncesinde içtiği anda bağlı güzel bir askerdi. Meslek büyükleri sayılı günler çabuk geçer kuş olup uçarsınız ,herşey anılarda kalır diyorlardı .İlhan astsubay Kars'a şark görevi için geldiğinde Üstçavuş rütbesi ile gelmişti. Askerlik mesleğinde kıdem arttıkça tecrübe ile birlikte rütbelerde yükseliyordu. Artık İlhan Astsubay ,17 yaşında giydiği askeri üniformanın içindeki acemi askeri öğrenci değildi. Askerlik mesleğinin katı disiplini ve emir komuta zinciri içerisinde meslek büyüklerinin de katkılarıyla olgunlaşmış, şekillenmiş, sevecen ,insan yürekli güzel bir askerdi. İlhan Astsubay görev yaptığı her birlikte sevilen bir askerdi .Kimseye kötü bir söz söylemez kimseye kötü bir davranışta bulunmazdı. Kimin ne derdi varsa koşar yardımcı olmaya çalışırdı . Kars'da görev yaptığı süre içerisinde bu çizgisini bozmadı, kendisi üzülse de kimseyi üzmedi ,kimseye kötü davranmadı. Kendisine ihtiyaç duyulduğunda herkesin yarasına merhem olmaya çalıştı. Belki de omuzlarında taşıdığı sorumluluk yaşının çok üstündeydi.

Adapazarı'nda son görev yeri askeri fabrikaydı. Askeri fabrikada sivil mesai arkadaşları da vardı. Kars'da görev yeri tam anlamıyla askeri bir ortamdı. Buradaki sorumlulukları daha farklıydı.Tayin olduğu yeni birliğe kısa sürede adapte oldu ,yeni dostluklar ,yeni arkadaşlıklar edindi. Görevi nedeniyle sorumlu olduğu er ve erbaşlar vardı. Onlarla birlikte görev yaparken onların komutanından çok bir aile büyüğü gibi oldu. Kimin ne sorunu varsa çözüm bulmaya çalıştı. Beraber görev yaptığı er ve erbaşların kimi evli ,kimi bekar ,kimi çocuklu ,kimi çocuksuz, kimi Adanalı, Diyarbakırlı ,Ordulu, Mardinli, Mersinli idi. Hiç birini ayırmadı ,hiç birine daha ayrıcalıklı davranmadı. Hepsi onun gözünde ve kalbinde çok değerliydi. Onlardan tek isteği ,vatana ,millete ,bayrağa sahip çıkmalarıydı...

Askerlik mesleğinin çizdiği sınırlar içerisinde kendisine emanet edilen bütün değerlere sahip çıktı. Askeri lojmanda yaşamadığı için mesai saatleri dışında halkın arasında sivil insanlarla aynı mahallede yaşıyordu. Mahallede tanıyanlar ilhan astsubaya saygı duyuyor ve seviyordu .İlhan Astsubay'ın eşi çalıştığı için kızını evlerine gelen Kürt kökenli komşu bir bayan bakıyordu. Bakıcıdan çok memnundular ,bakıcı da onlardan memnundu .İlhan Astsubay bir otomobilinin olmasını çok istiyordu. Aslında otomobil sahibi olmak çocukluktan beri gelen bir hayali idi. Bunun için eşi ile birlikte bir miktar birikim yapmışlardı ama bu onların araba almasına yetecek kadar değildi.1991 yılı yazında Rusya'dan ithal edilen Lada marka otomobillerin uygun taksitlerle kampanyalı satışına başlanmıştı. Bunu takip eden İlhan Astsubay ve eşi Tokat'ta bir firmanın başlattığı Kampanyaya bir miktar peşin ödeme ile yazılarak Lada marka bir otomobil satın alıp Samsun'a tatile ve babaevine ailece ziyarete geldiler. Otomobilin ruhsat işlemlerini Samsun Emniyet Müdürlüğünden yaptılar üzerinde geçici plaka vardı.Samsun İlkadım ilçesindeki babaevinden yeni araçla bir Pazar günü Çarşambaya akraba ziyareti için yola çıktılar ,araçta babası , dayısı ile birlikte kendi eşi ve çocuğu da olduğu halde Samsun'un belediye evleri çıkışında Derbent mevkiinde lovelet alış merkezinin bulunduğu yerde ilhan astsubay direksiyon hakimiyetini kaybederek aracın takla atması sonucu büyük bir kaza geçirdi .Bu kazadan can kaybı olmadan hafif sıyrıklarla kurtuldu, kızının kolu ,dayısının eşinin ise boyun kemiği kırıldı. Talihsizliğe bakın ki daha taksitlerini bile ödemediği sıfır araçla takla atmıştı . Neyse ki aracın kaskosu vardı. Hayat bu ,biliyoruz ki beklenmedik hadiselerle dolu. Bu talihsizlikleri de kısa ömrüne sığdırdı. Kaderinde bunları yaşamakta varmış. Daha beteri de olabilirdi Allah korumuştu. İlhan astsubayın ve ailesinin Samsunda geçirdiği son tatilleri kelimenin tam manası ile burunlarından gelmişti.Kar'a dönüşleri kendi arabaları ile değil otobüsle olmuş kazalı araçları ise sanayide tamire alınmıştı.

1992 yılı ilhan Astsubay ve eşi için başka bir yere tayin yılı olacaktı .Çünkü 1992 yılı yaz başında şark görevini tamamlayıp batıda bir birliğe tayin olacaktı. 1992 yılı tayin tercihlerinin en başına Samsun'u yazmış ve bütün yüreği tayininin Samsun'a çıkacağını söylüyordu. Çok garip bir histi ama Samsun'a tayin olacağına iyice inanmıştı.1980 sonbaharında 12 Eylül darbesinden sonra ayrıldığı Samsun'a memleketine 1992 yazında Kıdemli Astsubay Üstçavuş olarak döneceğinden emin gibiydi. Samsun Asker Hastanesinde İstihkam Elektrik Jeneratör Teknisyeni olarak görev yapan arkadaşı devresi teknisyen astsubay başka bir yere tayin istemiş, tayinle boşalacak o kadroya ise kendisinin tayin edilebileceğini düşünüyordu. Birazda bu yüzden tayin konusunda başka isteklisi de olmadığı için kendinden emin gibiydi. Nasip bu kime neyin nasıl kısmet olacağı bilinmezmiş. Yaşayan görecekti . Samsun hayali hep vardı. Son yıllarda özellikle ülkemizin Doğusunda ve Güneydoğusunda PKK terör örgütü çok vahşi ve çok kanlı eylemler yaparak özellikle Kürt köylerini yakıp yıkarak bölgede büyük bir korku ve panik ortamı yaratmanın peşindeydi. Ülkede bölücü hainler büyük bir oyun oynuyorlardı. Zaman zaman başarılı da olmuyor değillerdi .İster istemez halkta panik ve korku oluşuyordu. Bu panik ve güvensizlik havası terör örgütünün işine geliyordu. Devlete ve onun kurumlarına rağmen bölgede hakimiyet kurmanın her yolunu acımasızca deniyorlardı .Kan akıtmak ,masum insanları katletmek terör örgütü mensupları için sıradan işlerdi. Çünkü terör örgütü başı bebek katili daha çok kan akıtılması için sürekli talimat veriyordu.
Tek bir amaçları vardı, ülkeyi ve milleti bölerek ülkenin bir bölümünde bağımsız bir Kürt devleti kurmaktı. Ülkeyi ve milleti bölmeden bunu başarmalarının asla imkanı yoktu. Bunu başarmak ise o kadar basit ve kolay bir iş değildi. Hatta imkansızdı. Bu gerçeği bildikleri halde yine de kudurmuş yaratıklar gibi ülkeyi yangın yerine çevirmek üzere harekete geçmişlerdi.
Bunun içinde ellerinden gelen her türlü kötülüğü ve kalleşliği sivilleri de etkileyecek şekilde yaygınlaştırıyorlardı . Maalesef ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde bölücü terör unsurları cahil halkı kullanarak ciddi bir kalkışma peşindeydiler .Kimi gönüllü katılsa da çoğu korkudan bölücü hainlere katılıyordu. Arkalarında başta ABD olmak üzere ,AB ülkeleri vardı. Komşu ve dost diye bildiğimiz ülkelerden maalesef her türlü yardım ve desteği de alıyorlardı. Terör örgütü dış güçlerin ve içimizdeki hainlerinde desteği ile Türkiye Cumhuriyeti Devletine adeta meydan okuyordu. Kandırdığı cahilleri veya zorla saflarına kattığı gençleri dağa çıkararak güç gösterisi yapıyordu. Suriye'de barınan ,barındırılan, beslenen terör örgütü başı ,baş terörist Abdullah Öcalan sürekli katliam talimatı ve emiri veriyordu. Ona inanan terörist sürüsü masum sivillerin,hamile kadınlar ve bebekler dahil herkesin kanını acımasızca döküyordu .Bütün bunlar yaşanırken Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet güçleri elbette bu olayları seyretmiyor elinden gelenin fazlası ile mücadele ediyor gerektiğinde ise şehit düşüyordu. Terör örgütünün tek amacı ülkeyi tümden yangın yerine çevirmek ve sonucunda emellerine ulaşmaktı. Ama bu kolay bir iş değildi bunu başarmak, terörist sürüsü ile başarılacak bir iş değildi .Kandırılmışlar o kadar beyinsizdi ki bunlar inanmışlardı .Dağdaki okur yazar olmayan çoban kendisinin örgüt tarafından vali, kaymakam ,komutan yapılacağına inandırılmıştı .Kürtleri kurtaracağını söyleyen gözü dönmüşler Kürt köylerini basıp Kürtleri ve onların çocuklarını katlediyordu. Buna rağmen onların peşinde dolaşan onlarla dağa çıkan bir çok insan vardı. Dağlarda kurda, kuşa yem olan genç insanlar onları ölüme gönderen liderlerin Suriye'deki şatafatlı yaşamını ve haremini görmezden geliyordu. PKK tam anlamı ile pislik çukuruydu o pislik çukuru Kürt gençlerinin geleceği ile birlikte Türk gençlerinin geleceğini de yutuyordu.PKK terörü 1990'lı yılların başından itibaren tırmanışa geçmişti 1992 'yılı da o yıllardan birisi idi.Yolalr kesiliyor karakolalar basılıyordu teröristlerin tek amacı öldürmek mümkünse daha çok devlet görevlisi öldürmekti köy okullarını basıp o köylere ışık saçan fedakar öğretmenlerimizi kadın erkek demeden her fırsatta kurşuna diziyorlardı. Çünkü öğretmenler halka gereken eğitimi verirlerse biliyorlardı ki dağdaki çoban PKK saflarına katılmakla vali olunmaz sadece bir dağ başında kurda kuşa yem olunur bunu öğrendikleri an sonları gelecek o nedenle öğretmen katledilmelidir. Cahil Kürt ,PKK terör örgütü için aydın Kürt'ten daha iyidir. Okuması yazması eğitimi olmayan her insanı istediğin tarafa çekip götürmekte zorlanmazsın. Ama aydın insan ,okumuş eğitimli insan kolay teslim olmaz bütün saçmalıkları çok çabuk gözlemler duracağı yeri kendisi seçer. Bilinçli bir halk PKK'nın saflarına katılıp terörist olmaz ,hakkını hukukunu arayacağı yeri bilir. Kimseye de hakkını yedirmez. Fakir ve cahil halkı kandırmak ve korkutmak kolaydır. PKK'da bunu yaparak Doğu ve güneydoğudan fitile ateşi vererek bütün Türkiye'yi yangın yerine çevirmek için 1990 yılları bir fırsata çevirmiştir.1992 yılı da o talihsiz yıllardan birisidir. Her ne kadar PKK Kars bölgesini karıştırmak isteyen kanlı bir terör örgütü ise de Kars halkı o fırsatı hainlere vermemekte kararlıydı .Elbette münferit hadiseler yaşanıyor, baskın oldukları yerler de vardı. Ama hep kontrol altında tutuluyordu . Güvenlik kuvvetleri gece gündüz demeden kısıtlı şartlar altında tamamen fedakarca destan yazıyordu. Bu uğurda verilen şehitlerin memleketlerinde yapılan cenaze törenlerinde PKK'ya öfke her geçen gün artıyordu.

İlhan astsubay ve birliği Kars'ta terörle ilgili operasyonel bir görev almamıştı daha çok Jandarma ve Piyade birlikleri terör olaylarını önlemede görev yapıyordu. Doğu ve Güneydoğu bölgesinde güvenlik kuvvetleri teröristlere karşı teyakkuz halindeydi. Terör olayları henüz Kars il merkezi içerisinde yoktu .Kars merkezde uyuyan terör unsurları varsa da Kars temiz bir görüntü veriyordu. İlhan Astsubayda mesai dışında sivil halkla içiçe yaşıyor hiç kimseye kötü gözle bakmamış hiç kimseden de bir düşmanlık beklentisi içine düşmemiş yaşamını gayet rahat sürdürüyordu. Aslında tayin beklerken kendisini Kars'ın bir yerlisi ,oranın gerçek halkı gibi hissetmeye başlamıştı. Kars'da mevsimsel şarlar zordu ama insanlar dostluklarıyla o zorluğu unutturuyordu. Artık kızı da büyümüş 1992 yılında ilkokula başlayacaktı .Bu nedenle de tayininin Samsun'a çıkmasının iyi olacağını ,çocuğunun bakımı konusunda annesinden de destek alabileceğini düşünüyordu. Hayalleri ve beklentileri güzeldi. Samsun'da kendisine ve ailesine daha çok zaman ayırabileceğini, babaevine de destek olabileceğini düşünmüştü. Yaklaşık 12 yıl sonra yeniden Samsun'da bildik bir çevrede olmak iyi gelecekti, öyle umuyordu.12 yılın hasretini giderecekti. Nisan ayı ile birlikte izne ayrılmış evdeki eşyalarını yavaş yavaş toplamaya başlamıştı .Ülkede yaşanan terör olayları nedeniyle devlet karayollarında yaşanan yol kesme eylemlerinin de arması nedeniyle 1992 yılında ilk kez tayin listesi zamanında açıklanmamıştı. Daha önceki yıllarda kimin nereye tayin edildiği daha önce belli oluyordu ama bu defa biraz gecikmişti tayin yerlerinin açıklanması. Sonuçta günü geldiğinde kimin nereye tayin edildiği açıklanacaktı. Sonuçta insan merak ediyordu umduğu yer çıkanlar memnun oluyor farklı bir yer çıkanlar belki de hayırlısı buymuş diyerek kaderine razı oluyordu. Bu arada İlhan Astsubay tayinci olduğu için arkadaşlarıyla devreleriyle dostlarıyla yavaş yavaş vedalaşma turlarına da başlamıştı . Her tayinci asker gibi gibi İlhan Astsubay'da Kars'daki dostlarından, arkadaşlarından ,komşularından ayrılmadan önce helallik alıyordu .Tugay'da ve İstihkam taburunda beraber görev yaptığı ama o yıl tayinci olmayan üç astsubay arkadaşı daha vardı ki meslek büyüğü gördükleri İlhan Astsubayla birlikte bir hafta sonu Doğubayazıt Garnizonunda görev yapan silah arkadaşlarına veda ziyaretine gitmek üzere 18 Nisan 1992 günü için bir plan yapmışlardı. Hem devresi olan arkadaşlarına helallik ziyareti yapacak ,hem de Doğubayazıt'ta kısa bir gezinti yapacaklardı. Gerçekten çok karlı ve çok soğuk bir kış mevsiminden sonra Nisan ayı ile birlikte Kars ve çevresinde çok güzel bir bahar havası kendisini göstermeye başlamıştı . Tabiat ana adeta yeniden doğum yapıyordu. Karların hava sıcaklığının artmasıyla eriyerek terk ettiği yerlerde baharı müjdeleyen renga renk doğal bir hayat yeniden yüzünü gösteriyordu .Şüphesiz her yeni mevsim doğal yaşama yeni bir başlangıç, yeni bir umuttu. (Devamı Yarın)