18 Nisan 1992  -18 NİSAN 2024                                      

                                   18 NİSAN   KIYAMET GÜNÜ VE ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI…

6.Bölüm 

             Minübüsün sürücüsü yol kenarındaki tabelalardan Kars’a giriş yaptıklarını anlamış,’ artık şehir merkezindeyiz!’ demişti. Birkaç kişiye yol tarifi ve  adres sorduktan  kısa bir süre sonrada Samsun’dan gelen minübüs şehit astsubay ilhan Hamlı’nın Kars merkez mahalledeki evinin önünde durmuştu. İlhan astsubayın 14 Mekanize Tugayında birlikte görev yaptığı meslek büyüğü Mustafa astsubay karşılamıştı. Evinin önünde şehit evi olduğunu hatırlatan belirgin hiçbir kalabalık yoktu .Hatta o yıllarda şehit evlerine şimdiki gibi büyük Türk bayrakları dahi asılmıyordu .Buda gerçekten üzüntü veren bir durumdu. Evinin içinde ise eşi ve hiçbir şeyden habersiz koşuşturan küçük bir çocuk ve birkaç hanım komşusu vardı. İlhan astsubayın evi yangın yeriydi ,yangının dumanı görünmüyor ama yürekler büyük bir ateşle yanıyordu. Sözün bittiği noktada cevabı bulunamayan ,cevapsız bırakılan sorular adeta havada yarışırcasına uçuyordu. Sanki güneş bir daha hiç doğmayacakmış gibi puslu bir hava hakimdi.Herkes büyük bir şokun etkisi altındaydı. Doğrusu  acı haberin yüreklere düştüğü andan itibaren şok hali devam ediyordu. Ama hayat birileri için  farklı bir seyir izliyor, her şey yolunda gidiyordu. Zaten bu yüzden ateş hep düştüğü yeri yakmaya devam etmiyor mu? Zaten birileri için puslu olan hava  birileri içinde hep güneşli bir hava oluyordu .Maalesef yaşanan acının hiçbir tarifi yoktu. Dört benzer eve düşen acının  nasıl bir tarifi olabilirdi? Şehit astsubay İlhan’ın annesi,babası ağabeyi ve diğer yakınları Samsundan kilometrelerce yolu aşarak gelmişlerdi. Ne acıdır ki geceyi Iğdır Devlet Hastanesi morgunda geçiren 4 şehit astsubayın naaşları 1992 yılında Kars’ın ilçesi olan Iğdır’dan güvenlik gerekçesiyle henüz  getirilememişti. Oysa ki Iğdır merkezden ,Kars merkeze devlet karayolu 136 kilometrelik  karayolu ile 1 saat 45 dakikalık bir yoldu. Belli ki yol kesme ve pusu nedeniyle yeni bir sıkıntı yaşamak istemiyorlardı. En uygun zamanda en güvenlikli şekilde hiç kimseye bir zarar gelmeden 4 kahraman astsubayın Türk bayrağına sarılı naaşları Kars’a getirilecekti. 19 Nisan saat 14.00 sıralarında İlhan astsubayın arkadaşı Mustafa astsubay ilhan astsubayın annesini ve teyzesini İlhan astsubayın evinde eşinin ve henüz ilkokula bile gitmeyen küçük çocuğunun yanında bırakıp Samsundan gelen babasını ,ağabeyini ve diğer yakınlarını da yanına alarak Orduevine götürüldüler orada cenazelerin Samsun’a getirilmesi beklenecekti. Daha sonra ise İlhan astsubayın babasının ve ağabeyinin talebi üzerine şehitlerin cenazeleri Kars’a getirilene kadar bazı bilgiler almak için 14 Mekanize Tugay Komutanlığına Mustafa astsubay bir araçla getirmişti. Komutanlık katında Erkan başkanı Albaydan bazı bilgileri alarak komutana iletmesi için bazı taleplerde bulundukları sırada Naci Yıldırım astsubayın yakınları da  Tokat Niksar’dan komutanlık katına görüşme yapmak cenazelerle ilgili bilgi  almak için gelmişlerdi .İlhan astsubayın ağabeyi cenazelerin Kars’a ne zaman geleceğini nakillerinin ne şekilde yapılacağı sorusunu sormuş aldığı cevaptan memnun kalmamışlardı. Şehitlerin cenazelerinin nakillerinin memleketlerine karayoluyla ambülansla yapılacağı yönünde bilgi verilmişti. Bunun üzerine  şehit astsubayın ağabeyi bunun üzerine Kars merkezden Samsun’a DEVLET karayoluyla 14 saatlik bir yolculuk süresi olduğunu şehitlerin  cenazelerinde çok sayıda kurşun yarası olduğunu cenazelerin ambülansla gönderilmesi sırasında bozulup kokabileceği yönündeki endişelerini dile getirmişti. Çünkü daha önce gazete haberlerinde ambülanslarla gönderilen cenazelerde böyle bir olay yaşandığını okumuştu.Türk Silahlı Kuvvetlerinin nakliye uçakları mı yoktu. Şehidin ağabeyi Havacı Asteğmen olarak askerliğini yapmıştı ve böyle nakliye uçaklarının Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğunu yakınen biliyordu. Şehidin ağabeyi ısrarla ailenin bu yöndeki talebinin tekrar Genelkurmay Başkanlığına bildirilmesi yönündeydi.Aksi takdirde Kars’ta hiçbir tören yaptırmadan Samsun’dan kendilerini Kar’sa getiren minübüsle, ambülans almaksızın cenazeyi kendi imkanlarıyla en seri şekilde  götüreceklerini bildirmişti. Bunun üzerine Erkan Başkanı olan askeri görevli belki sadece cenazeleri memleketlerine  uçakla gönderebileceklerini ifade ettiğinde ise ailenin tavrı daha da net olmuştu. Şehitlerin yakınları uçakla götürülmeyecekse Samsun’da,Ankara’da,Niksar’da cenazeler için törene şehitlerin Kars’daki cenazeyi almaya gelen yakınları(anne ,baba,eş,kardeş) nasıl katılacak diye tepkisini göstermişti. Şehit ailesinin söylediği şeyler birilerini rahatsız etse de hafife alınacak bir talep değildi. Belli ki şehit ailesi fazlasıyla haklıydı askeri yetkililer neden inat ediyorlardı, ailelerin çektiği acının farkında olmamaları imkansızdı ,bunu anlamamak mümkün değildi. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin her türlü imkanı vardı. Devletin var olan imkanları böyle günlerde en seri şekilde kullanılmayacaksa ,bunlar kimin için nasıl ve ne zaman  kullanılacaktı? Ya ilk defa böyle bir olay yaşıyorlardı, ya başka bir nedenleri  vardı. Kimse kusura bakmasın o yıllarda kuş uçmaz kervan geçmez mezralardan bile askeri helikopterlerle hasta nakillerinin yapıldığını gazete haberlerinde okuyorduk. Türk Silahlı Kuvvetleri Kendi personellerine aynı hassasiyeti fazlası ile göstermeliydi. İlhan astsubayın ağabeyi, acaba doğru bir adresle mi görüşülmemişti diye içinden geçiriyordu. Erkan başkanının tavrından çok rahatsız olmuş ,bir kez daha taleplerinin yerine getirilmemesi halinde şehitlerinin cenazesini kendi araçlarıyla askeri tören yaptırmadan götüreceklerini ifade ederek Mustafa astsubayla birlikte Tugay Komutanlığından Kars Orduevine geçtiler. Şehidin ağabeyi babasını Orduevinde bekleyen yakınlarının  ve cenaze nedeniyle Orduevinde bekleyen sivil kıyafetli subay ve astsubayların yanında bırakıp Mustafa astsubaydan kendisini postaneye götürmesini rica etti. İlhan astsubayın aynı birlikte görev yaptığı Mustafa astsubay,şehidin ağabeyini  Orduevine yakın mesafedeki Kars Merkez Postanesine götürdü. Günlerden Pazar olması nedeniyle çok fazla insan olmadığı gibi çok sayıda memurda yoktu. Telgraf çekmek istediğini söyleyerek görevliden  toplam 5 adet telgraf kağıdı aldı .Telgraf kağıtlarına sırasıyla şehitlerin nakillerinin uçakla yapılmasını isteyen YILDIRIM ibareli telgraflar yazdı. Dönemin Cumhurbaşkanı Merhum TURGUT ÖZAL’a, yine dönemin Başbakanı merhum  Süleyman DEMİREL ‘e ,sırasıyla Genelkurmay Başkanı Doğan GÜREŞ’e,Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhittin FİSİNOĞLU’na ve  Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Siyami TAŞTAN’na birer YILDIRIM telgraf çekti.Telgrafların ücretini ödeyip kendisini postahaneye getiren  Mustafa astsubayla birlikte Kars Orduevine dönerken, Mustafa astsubaya göreceksin Ankara talebimize olumlu dönüş sağlayacak bizde cenazelerimizle birlikte memleketlerimize uçakla götürüleceğiz. Keşke bizi bu kadar yormasalardı , bu sorunu kendileri çözselerdi ,diyordu. Ama aksi bir durumu da hep  düşünüyordu. Hem şehit ver ,hem de böyle yorucu şeylerle uğraş  bunu kabul edemiyoruz, bizim acımız bizi zaten perişan etti diyordu. Bu durum canlarını sıksa da kimseye kızmıyorlardı. Bir an önce şehitlerin cenazelerinin Iğdır’dan Kars’a güvenlikli bir şekilde getirilmesini istiyorlardı. O yıllarda henüz askeri birliklerde şehit - gazi şubesi olmadığı için daha çok bu tür konularla personel subayları veya başka sınıftan görevlendirilmiş subaylar ilgileniyordu .Her şey bazen şehit yakınlarının düşündükleri gibi gelişmeyebiliyordu. Emir komuta zinciri içerisinde bizim anlamakta zorlandığımız bu da böyle mi olur diye eleştirdiğimiz bazı katılıklar yaşanabiliyordu. Büyük fotoğrafa askerlerin farklı ,sivillerin farklı  bakması elbette  normaldi.