Politika, devlet ve memleket yönetme sanatıdır.
Sonuçta bizler politikayı çıkar yönetme, karalama ve yalan konuşma sanatı haline getirmeyi başardık. Bu yalanlarımızı günübirlik hayatımızın ve davranışlarımızın bir parçası haline getirdik.
Örneğin; CHP'NİN İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayına bakalım:
Bu kişinin babası eski sıkıyönetim savcılarından imiş. Yönettiği operasyon ve hazırlamış olduğu dosyalarla birçok masum insana zulmetmiş ya da zulüm yapılmasına sebep olmuştur.
Kim yapmış?
Babası yapmış.
Peki, babası yapmışsa çocuğunun suçu nedir?
Evrensel hukuk ilkelerinden birisi de, 'suçların şahsiliği ilkesi' değil midir?
Yani herkes, işlediği suçun cezasını çeker, başkası çekmez ya da çektirilmez.
Peki, bu konuda İslam ne der?
İslam da aynı şeyi söyler.
Sahabelerden Müslüman olup da babaları müşrik olan ve Müslümanlara kılıç çekenlere ne diyeceğiz?
Hangi partiden olursak olalım, hepimiz Müslümanız. Hepimiz Müslüman değilsek bile asgari düzeyde insanız.
Benzer eksen kaymalardan biri de HDP konusudur.
HDP, siyasal örgüt olarak PKK terör örgütünü savunma ihaneti suçunu işlemiş olsa bile devletin ilgili organları gerekeni yapmaktadır. Hiç kimse kendisini devletin yerine koyamaz, koymamalıdır da.
Kocaman kocaman adamlar TV programlarında bazen CHP'yi, bazen İYİ Parti'yi ve bazen AK PARTİ'yi HDP ile yan yana koyup ittifak yaptıklarını iddia ediyorlar.
En son isnat, 'ANDIMIZ' ile ilgili HDP ile AK PARTİ'Yİ ittifak cenderesine koyduklarını görüyoruz. Yani insanların fikri birbirlerine benzerse, ille de birbirlerinden mi olmaları gerekir? Çapsız ve ufuksuz politikacılarla nereye kadar?
Politikanın ve politikacıların parametreleri iyice dejenere olmuş, değerlerimizde eksen kayması olmuştur. Lütfen eğri duralım ama doğru konuşalım. Selam ve sevgi ile…[email protected]