n
nn Dünya Tiyatrolar Günü’nde her sanat eseri kendi çağının eseridir derken Prof. Dr. Özdemir NUTKU Hocamızın yazdıkları aklıma geldi.
nn Çağlara göre hocamızın saptamalarını bir zahmet hatırlayalım mı?
nn Hatırlayalım.
nn “Tiyatro her çağda halkların özgücü olarak görev yapmıştır. Antik Çağ’da tiranların zorbalıklarına, insanların aç gözlülüklerine, Orta Çağ’da kanlı savaşların sonuçlarına, Rönesans’ta Engizisyon’un kan kokan kardinallerine, düşünceleri boğmaya çalışan krallarına, 18.yüzyılda özgürlükleri kısıtlayan, insanları kökleştiren toprak ağalarına,19.yüzyılda işçileri ezenlere ve 20.yüzyılda bu sayılanlarla birlikte siyasal cinayetlere, yığın sömürülerine, sanatın gücünün farkında olmayan yöneticilere karşı durmuş,kendi anlatım araçlarıyla savaşını vermiştir. 21.yüzyılda da küreselleşmenin getirdiği çok uluslu şirketlerin devletlerden daha güçlü duruma gelmesiyle, emperyalist devletleri kendi çıkarları için kullanmalarına karşı durmaktadır. Tiyatro yığınların sanatıdır ve onların çığlığı, kahkahası, onların düşünce ve duygusudur. Bunun için de 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü yalnızca tiyatrocuların değil, bilincinde olsalar da olmasalar da yığınların sevgi ve barış gücüdür.”
nn *
nn Dünya Tiyatrolar Günü’nde Prof. Dr. Özdemir NUTKU Hocamız başka ne demiş?
nn Okuyarak ve de anlayarak cümlelerinin altını kırmızı kalemle çizmişken okumaya devam edelim mi?
nn Edelim:
nn “UNESCO’ya bağlı Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün 1962 yılında başlattığı Dünya Tiyatrolar Günü yalnızca tiyatrocuların değil, tüm insanların birlikte yaşamanın ve paylaşmanın önemini hissetmeleri istenen gündür.
nn Kültür tarihçilerinin belirttiği gibi bir yaşam bilimi ve sanatı olan tiyatro, insanlığın özel kültür tarihidir. Bunu için de gelişmiş ülkeler, insanlarının vazgeçilmeyecek bir ihtiyacıdır. Dünya Tiyatrolar Günü’nün temeldeki önerisi, kendi sanat alanının ölçüleri içinde iyiye, kötüye, güzele, çirkine, haklılığa, haksızlığa, doğruya ve yalana ayna tutup üç bin yıla yakın bir süredir insanlığa uyarı görevini yaptığını anımsatmaktadır.
nn Ünlü aktris Helena Wegel, yetmişli yılların başında yazdığı Dünya Tiyatrolar Günü bildirisinde “Biz tiyatro adamları” demişti. Kendimize özgü araçlarla dünyamızı yaşanabilir bir duruma getirmeye çalışıyoruz. Tiyatro ile ilgilenmemizin anlamı yine ve her zamankinden daha çok insana barış dolu bir bugün ile insanın insan için yardım dayanışma kaynağı olacağı dostluk ve barış dolu bir gelecek hazırlamaktır.
nn Çağımızda tiyatronun gerekliliği her zamankinden daha çoktur çünkü her gün biraz daha içine kapanan, birbirinden uzaklaşan, tek başına kalmanın korkusunu yaşayan bireylerin ortaya çıkardığı otistik bir toplumu birlikte olmaya, birlikte hissedip yaşamaya götüren yol tiyatrodan geçer. Tiyatro, çeşitli nedenler yüzünden bir isteri çağına girmiş olan insanı iyileştirebilecek, ona ruh sağlığını verebilecek gücü özünde taşıyan bir sanat dalıdır. Bunun için de gerçek anlamda tiyatro bir uyuşturucu değil, insanı yaşama bağlayan, ona yaşamı ve kendini öğreten ruhsal sığınaktır. Tiyatro bol bir kahkaha değil,insanı düşündürecek bir gülümsemeye götürmelidir.Tiyatro ucuz bir gösteriye değil anlamlı bir gösteriye yönelmelidir. Tiyatro bir vakit geçirme aracı değil, vakti, çağı ve insanın özvarlığını öğrenme yeridir. Tiyatroyu doğru kullananlar da vardır onu kendi çıkarına kurban edenler de… ”Halk bunu istiyor.” kaçamağının altında yatan,bilinçsizlik ve becerisizliktir.Bu klişe sözün ardında seyirciyi aşağılamaya varan bir patavatsızlık sezilir.Bu da,o söze sığınan bir eksi olmasından ileri gelir;daha iyisini yapamadığındandır bu… Gerçek ve doğru tiyatro,sınırsız fantezilerin, sayısız renklerin, sonsuz olanakların estetik kaygısının,bilinçli ve doğru yorumların dünyasıdır.Toplumu ileri götüren,kendi halkına yardımcı olan tiyatronun sloganı “Halk daha iyisine layıktır!”düşüncesidir.Bu anlayışın yurt yüzeyinde yaşanır duruma gelmesi,her alanda olduğu gibi eğitime bağlıdır. Eğitim her çözümün kaynağı, gelişmenin tek seçeneğidir. Bunun için bir ülke geleceğini güvenceye almak istiyorsa her şeyden çok eğitime önem vermelidir. Tiyatro eğitimi de bir ülkenin moral gücü ve ruh sağlığı açısında ihmale gelmeyecek bir disiplindir. Ülkemizde bu eğitimin şu anda çözüm bekleyen pek çok sorunu vardır. Öğrenci kontenjanlarının eğitim olanaklarının çok üstünde olması; mekan, donanım, araç ve gereç eksikliği bu eğitime önemli sekte vuran şeylerdir. Ancak bunlardan önemli olan, tiyatro eğitiminde özellikle oyunculuk dalında öğreticilik ve eğiticilik yapabilecek kişilerin talebi karşılamayacak kadar az sayıda oluşlarıdır. Büyük özveri, anlayış, sabır, olgunluk, görgü, bilgi, beğeni, yükümlülük ve sorumluluk gerektiren tiyatro eğitmenliği, tiyatrocuyum diyen herkes tarafından üstesinden gelinebilecek bir iş değildir.
nn Deneme yapmayan aynı şeyi yıllar yılı mekanik bir biçimde sürdüren bir tiyatro, Peter Brook’un dediği gibi “öldürücü tiyatro”yu var eder. Düşünme, araştırma, yorum ve yaratma sonra da kendini yenileme alışkanlığı eğitimden başlar. Düşünmeye, araştırmaya, kendini sorgulamaya ve bilgisine bilgi katmak için çabalayan bir tiyatro öğrencisi o alışkanlığını profesyonel yaşama girdiğinde de sürdürür. Bu alışkanlıklarının çoğalması ise,profesyonel tiyatro yaşamına bir canlılık,renk ve yaratıcılık getirir.
nn Tiyatronun amacı, insanın özdeğerlerini ve yaratıcı varlık olma niteliğini yitirmesini engellemektir. Birlikte üretmenin sevincini ona tekrar tekrar anımsatmaktır. Yaşamı seyreden değil, yaşamı soluyanların artmasını sağlamaktır.”
nn ***
nn Prof. Dr. Özdemir NUTKU’nun yazdıklarından kısa bir bölümü gelecek nesillere aktarmışken; Dünya Tiyatrolar Günümüzü kutlayan öğrenci arkadaşlarıma, kadim dostlarıma, sanatçılarımıza, öğretim elemanlarına ve mesai arkadaşlarıma teşekkür eder DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ’ nün her daim halkımıza kutlu olmasını dilerim…
nn
n