Sandığımızdan sandığımız çıkmadı…
Türkiye'de, 31 Mart 2019 tarihinde yerel seçimler yapıldı. Kısmen de olsa iktidar bloğunun yaklaşık 3 milyon destekçi kaybetmesiyle neticelenen, çok sert seçim kampanyasının yapıldığı bir aşama katedildi. Hiçbir dönemde olmadığı şekilde, bu seçimde, ortaya çıkan tablo tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor. Hali hazırda büyük bir ilimizle ilgili seçim kesinlik kazanmadı ve kimin idare etme ehliyetini kazandığı, kimin gönüllerde baki mazbataya malik olduğu tespit edilemedi. Seçimde bir kısım insanlar için sandıkta kazanacağını sandıkları kişi ve partisi kazanamadı…
Peki bu durumda ne yapma(ma)lı ?
Temel demokratik değerlere uygun hareket ederek, sonucu kabul etmeli ve bu noktada seçmen iradesine saygı gösterilmelidir. Yeter söz milletindir diskurunun mirasçısı olduğunu iddia edenler, şimdi bir kurumun merhametine talip olmamalıdır. Seçmen iradesi olgunlukla karşılanmalı ve kaybedilen yerler ve başkanlıklar itibariyle hangi noktalarda hata yapıldığına bakılmalıdır. Önceden belki bir ekonomik standardın müdavimi iken göreve gelenlerin nasıl zenginleştiklerinin, seçmen nezdinde bıraktığı intibaya odaklanılmalıdır. İnsanlar ekonomik gerekçelerle sosyal hayattan kendisini alıkoyarken, seçim dönemlerinde kamu kaynaklarından örneğin milyonlarca lira reklam harcaması yapmanın hukuk ve ahlaktaki karşılığına bakarak bir iç muhasebe yapılmalıdır. Bu terbiye edici sorgu standardını, kısmen kemirilmiş bünyede hakim kıldıktan sonra ona göre vaziyet mütalaa edilmelidir.
Bunları yapmadan ise, seçim sonucuna külli bir reaksiyonla karşı çıkılmamalıdır. Sadece bir ''oy''un ne kadar kıymetli olduğu, her fırsatta dile getiriliyorken, az bir farkla bile olsa kazanılan/kaybedilen yerlere yönelik manasız/proje itirazlar ileri sürülmemelidir. Bu noktada zihinleri iğfal/ifsat etmek suretiyle 100 yıllık demokrasi haritamızın zarar görmesine müsaade edilmemelidir. Seçim sonuçları ile ilgili karar verici mekanizmalar, haksız bir sonuca vasıl olmanın vasıtası kılınmamalıdır. Seçim panelinde, rengi değişsin ya da değişmesin bazı makamların biteviye olmayacağı idrak edilerek paydaşların terörize edildiği bir dil ve üslup tercihinden şiddetle kaçınılmalıdır.
Velhasıl millet iradesi başüstünde tutularak bir model inşa edilmelidir.