Savunan adamın bu dünyadan göç edişinin üzerinden kocaman altı yıl geçti.
O, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim'de dünyaya gözlerini açarken ümmeti ve kendisini kahreden 28 Şubat arifesinde vefat etmiştir.
Hiçbir şey tesadüfi değildir ve olamaz da.
Savunan adama bu lakap, ömrünü vakfettiğ davasını Anayasa Mahkeme'sinde savunması sonrasında Ahmet Taşgetiren ağabey tarafından verilmişti.
O, hep savunmuştu zaten.
O'nu ilk tanıdığımda ortaokul öğrencisiydim. Ama yaşım on sekizlerdeydi. İlkokuldan sonra okuduğum okullarda sınıf arkadaşlarımdan 5-6 yaş büyüktüm. Bunun nedeni ise ilkokuldan önce hafızlığı ve ilkokuldan sonra da medrese eğitimini tamamlamamdı.
Dernekpazarı'nda teneffüse çıktık. Bir de baktık ki bir araba konvoyu ve önden giden bir taksiye bağlanmış hoparlörden ABDURRAHİM KARAKOÇ'un 'HAK YOL İSLAM YAZACAĞIZ' şiiri okunuyor.
Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslam yazacağız.
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslam yazacağız.
Yola, ağaca, pınara
Esen yele, yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslam yazacağız.
Ve devam edip gidiyordu. Bana verdiği heyecanı hiç unutamıyorum. Ve bu şiir Milli Nizam Partisi'nin kapanış gerekçeleri arasında yer almıştı.
Okulu astık ve doğru Çaykara.
Savunan Adam ,Hükümet Konağına çıkan yolda bir kahvede sandalyenin üzerine çıkmış konuşuyordu:
'Nereye gideceğimize karar verdikten sonra aracımızı da iyi seçmek zorundayız. Paris'e gideceksek Paris otobüsüne, Mekke'ye gideceksek Mekke otobüsüne binmemiz gerekir. Dikkatli olalım. Paris otobüsü ile Mekke'ye gidemeyiz' diyordu.
Savunan Adam'a rahmet dileğiyle… DEVAMI YARIN İNŞALLAH…