İnsan düşünen, sorgulayan, araştıran bir varlıktır. İnsanın en güçlü yanı düşünmesi, hayal kurmasıdır. Hayal kuran, düşünen insan olaylara, meselelere; hayata ve insana dair yaşadıkları ile doğada gördüklerini kendince anlatmak ister. Bu bazen yazı yazma bazen de konuşma şeklinde olur. İnsan konuşurken daha özgürdür. Ne söyleyeceğini bilir. Cümlede fazlalıklar olsa da farketmez. fakat yazıda ifadeler daha çok göze batar, sırıtır.
Yazmak işi göründüğü kadar kolay değildir. Çünkü ifadelere sınırlama getirmek lazımdır. Bir de ne anlattığını okuyan, yanında olmadığı için akıcı, duru olmalıdır cümlelerde ifadeler. Yoksa anlaşılmaz. Yazarken insan yazı yazmanın mecburiyetinden olacak, anlatıma bir sınırlama koymak gerekiyor. Yazıda kalıcılık var, söz uçup gider. Bu sebepten düşüncelerimizi, anılarımızı, tecrübelerimizi yazıya dökersek kalıcı olur.
İnsanlar, toplumlar hafızalarıyla yaşar. Toplumun bilgi birikimini geleceğe taşıyan en önemli unsurlar kitaplardır. Kitaplar sayesinde insanlık ilerlemiş, bugünlere gelmiştir. Yazı yazmak için insanın söyleyeceği bir sözü, bir konusu olması gerekir. Yazı yazmak için yazmak, insanı boşa dönen değirmen taşı gibi, tekrara ve aşınmaya götürür. Bu nedenle tekrara düşmemek için insanın devamlı okuması gerekiyor. Aksi halde ekilmeyen tarladan verim alınamaz. Düşünsel manada insan uyumadığı sürece beyni çalışır. Çalışan beyin sinerjisini sözün ve yazının diliyle bize anlatır. Ne kadar da zor olsa okumaya ,düşünmeye kendimizi alıştırmalıyız. Dünyayı okuyan toplumlar yönetiyor.