n
n n Tarifsiz acı nedir? Hiç tarifsiz acı olur mu?
n n Afyonkarahisar da yaşanan talihsiz cephanelik patlaması sonucunda 25 kınalı kuzunun şehit düşmesi tam bir tarifsiz acıdır. Hem milletimiz hem de şehit annelerimiz için bu bir tarifsiz acıdır.
n n
n n 25 şehit, 25 şehit annesi demektir. Ana yüreğine düşen en tarifsiz acı, işte bu şehit acısıdır... Hangi anne kaçabilir ki bu acıdan, bu acının ne yeri ne zamanı bellidir, ansızın anne yüreğine yapışır kalır. Onu oradan söküp atmak iki cihanda da mümkün değildir. Afyon da patlayan cephanelik 25 şehit annesini daha böyle bir acıya mahkum ederken, acaba biz ne yapıyoruz? Henüz hiçbir şey net değilken, çok sabırsız ve çok insafsız suçluyoruz. Hepimiz askeri uzman kesildik. Askerliği bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor. İşte bu yüzden birçok haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Maalesef bu haksızlığın faturasını 25 şehit annemize ödetiyoruz. O annelerimiz haklı olarak isyan ediyor. Kimse hiçbir şey kapatılsın, hatası olan varsa aklansın istemiyor. Ama daha cenazelerin kime ait olduğunu bile henüz tamamen tespit edememişken, cenazeler morgda beklerken hayal üretmek haksızlıktır, 25 şehit annemizin acısına acı katmaktır.
n n
n n Nedense kimse sorumlu hareket etmiyor. Kimse şehit annelerini düşünmüyor.. Şimdi herkes kendisini, evladını Afyon daki cephanelik patlamasında kaybeden annelerimizin yerine koysun. Onların yüreği ile onların gözleri ile etrafa baksın. Acaba ne görecekler, acaba ne hissedecekler? Afyon da yaşanan birçok şeyin kendilerini ne kadar üzdüğünü ne kadar yıprattığını gördüklerinde çaresizlikten kahrolacaklar. Şehitlerimiz henüz morgda beklerken Afyonkarahisar Valiliği nde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel e Vali İrfan Balkanlıoğlu tarafından hediyeler sunulması olmadık yerde üzüntümüzü artırmıştır. Bunca acının arasında bu tür hediyeleşmek, doğrusu hepimizi rahatsız etti... Ben de bir şehit yakınıyım ve bu noktada beni üzen geçmişte yaşadığım kısa bir anımı anlatmak istiyorum. 18 Nisan 1992 de kardeşim Astsubay İlhan Hamlı şehit düştü. 21 Nisan 1992 de Samsun Asri Mezarlık ta bulunan şehitlikte askeri törenle toprağa verildi. O zamanlar bu törenlere ne devletin ne de milletin yoğun bir katılımı olmuyordu. Ne vali ne de Garnizon Komutanı havaalanına şehit cenazelerini karşılamak için geliyordu.Cenaze törenlerinde ambulans da bulundurulmuyordu. Yine de kendi çevremizin etkisiyle kalabalık bir tören olmuştu. Cenazeyi defnettikten sonra herkes dağıldı. Biz de eve geldik, babam, annem ve şehidin eşi yengem doğrusu uykusuz ve perişandık. Henüz eve yeni gelmiştik tek katlı evimiz bize göre kalabalıktı. Şehidin eşi yani yengem daha fazla dayanamadı bayıldı. Bir arkadaşımın özel aracı ile Samsun Asker Hastanesi ne kaldırdık. O gün hastanede gördüğüm bir görüntüyü hala unutabilmiş değilim. O görüntü bana çok ağır geldi, çok üzüldüm ve kahroldum, rencide oldum. O koşuşturma esansında Başhekimin odasına girmem gerekti. Başhekimin odasında o zamanki Garnizon Komutanı ve Başhekim kahve içiyorlardı. Garnizon Komutanı neden hastanede bulunuyordu, bilmiyorum ama bacak bacak üstüne atmış kahvesini yudumluyordu. Aslında çok alınganlık göstermem gereken bir tablo olmayabilirdi ama ben daha birkaç saat önce şehit kardeşimi kendi ellerimle kara toprağa kanlı kefeni ile bırakmıştım. Şimdi ise kendi başıma arkadaşımla birlikte yengem için yani şehidin eşi için hastanede koşuşturuyordum. Hiçbir ayrıcalık gösterilmiyordu. İşte bu yüzden o tablodan çok rahatsız oldum. Şimdiki tablonun yanında bu az bile kalır.
n n Afyondaki o tablo 25 şehit annesini ne kadar üzmüştür, anlatamam. Bunu yaşayan daha iyi bilir. Ben yirmi yıl sonra o talihsiz tablodan duyduğum o rahatsızlığımı bugün hala anlatıyorsam ki anlatıyorum, çünkü üzerimden atamadım. Bu durumda Afyon daki hediyeleşme tablosu hiç yakışmadı.
n n
n n Kısaca özetlemek isterim ki, şehit acısı başka bir acıya hiç benzemez. Elbette bunu yaşayan çok daha iyi bilir. Ama bu acıyı en çok şehidin annesi, babası, eşi, kardeşi, çocukları yaşar. Şüphesiz bu acıyı tarifsiz yapan da işte budur. Yaşamakla, hissetmek ve paylaşmak çok ayrı şeylerdir. Bu acıyı paylaşanlar normal yaşamlarını sürdürürler, bu da çok doğaldır. Elbette olması gerekendir. Ama herkesin, bu tarifsiz acı yani şehit acısı yaşanırken sorumlu hareket etmesi kaçınılmazdır. İşte bu noktada ne yaptığımız önemlidir!..
n n
n