3-6 yaş arasında çocukların eğitimi esnasında birçok problemle karşılaşılması oldukça olağandır. Çünkü bu yaş çerçevesinde çocuklar hayatın getirilerini anlamlandırmaya ve aynı zamanda kendi kişilik gelişimlerini anlamlandırmaya çalışmaktadırlar. Her farklı problemin kendi içerisinde spesifik çözümleri mevcuttur. Tuvalet eğitimi süreci, uyku eğitimi süreci, kardeş kıskançlıkları, ebeveynlere karşı yapılan kıskançlık, yeme problemleri, okula alışma süreçleri, kıyafet seçimi… daha bir çok problemin çözümü kendi içerisinde saklıdır. Bu problemlerin ortak noktası ise çocukların birçok hatta çoğu zaman neredeyse her duruma itiraz ediyor olmalarıdır.
Bu dönemde çoğu çocuk için belirli şeylerden zevk alma, renk tercihi, yemek tercihi, arkadaş seçimi, rahat edeceği kıyafetin seçimi üzerine hayatındaki birçok olaya karşı belirli tutum ve davranışları gelişmektedir. Bu sebeple istemedikleri şeyleri reddetmeleri son derece normaldir. Hatta bu açıdan bakıldığında reddetmek çocuğun hakkıdır. Bu süreçte çocuğun sergilediği itiraz ve inatçılık çocuğun gelişim döneminin gerekli bir parçasıdır. Çocuk bu gelişim döneminde aslında şu mesajı vermeye çalışır; ''Ben senden farklı biriyim ve büyüyorum bu sebeple kendi tercihlerimde bana saygı duymalısın.'' Bu süreçte çocuk kendini diğerlerinden ayırarak kendi kişilik sınırlarını çizmeye başlar. Bu durum her ne kadar gelişim sürecinde ebeveynleri ya da öğretmenleri zorlasa da çocuğun ileriki yaşlarında kendi kendine yetebilen, başkalarının yönlendirmesine kapılmayan bireyler olacaklardır.
Hayatın iki döneminde yaşanan inatçılık oldukça olağandır. Bu iki dönemden biri ergenlik diğeri okul öncesi dönemdir. Her iki dönemin yaş olarak büyük bir farklılığı olsa da ortak noktaları kişilik gelişiminin oluşumlarıdır. Bu sebeple okul öncesi dönemde çocuk düşüncelerini deneyimleyeceği alanlar ister. Neyi ne kadar yapabildiğini görmek ve göstermek ya da kanıtlamak ister. Bu durumda çevreden duyacağı ''hayır'' tepkisi çocuğu daha fazla hırslandırır. Unutulmamalı ki ebeveyn çocuk inatlaşmasının tek galibi çocuklardır. Bu sebeple tartışmak yerine ortak bir nokta bulmak önemlidir. Örneğin, yolda bir yetişkinin elini tutmadan yürümek isteyen bir çocuğa ''elimi tut yoksa düşersin-kaybolursun-korkarsın'' gibi bir cümle kurmak yerine ''elimi tutarsan ikimizde daha güvende hissedebiliriz.'' Tarzında ortak bir noktada çocukla birleşmek önemlidir. Başka bir örnek, ''Oyuncaklarını topla.'' Demek yerine ''Legolarını kahvaltıdan önce mi yoksa sonra mı toplamak istersin?'' denilebilir. İlk cümle olabildiğince genel ve olabildiğince baskıcı çocuğa hiçbir seçenek sunulmadan topla emri verilmekte ve aynı zamanda oyuncak gibi geniş bir tanımlama çocuğun toplama eylemini sekteye uğratacaktır.
Çocuklar görev ve sorumluluklarını, sınırlarını bilerek dünyaya gelmezler. Çocuklar yaşları ilerledikçe, deneyimleri arttıkça ve eylemleri yerine getirecek güçleri arttıkça hayatları hakkında fikir sahibi olmaya başlarlar. Bu süreçte çocuklara kendilerini daha iyi tanımaları için destek vermek çok önemlidir. Bu destek ebeveyn ve çocuk arasında bir güç savaşına dönüşmeden çocukların gelişimleri için gerekli destek verilmelidir.