Herkes iyi yaşamak ister. Bunun aksini isteyen olabileceği sanmıyorum. Her insanın istediği iyi yaşam kavramı kişiden kişiye, aynı kişinin zamanına, yaşına, çevresine göre değişebilmektedir. Bu değişimin değişmeyen temel taşı ise zamanı olanaklarına göre en iyi şekilde değerlendirmektir. Herkes iyi yaşamayı istemesine rağmen ne yazık ki genellikle iyi yaşamayı bilemiyoruz. Bunun en büyük sebebi henüz kendimizi tanımamamızdan kaynaklanıyor.
İyi bir yaşamı o kadar sevsek yaşardık. En azından çabalardık.
Yoğun geçen bir günün ardından, her sahnesinde ağlayan, ezilen kadınların var olduğu ağlamalı dizilerle iyi yaşam elde edilemez.
Başkalarının hayatını dışarıdan izleyip, yorumlayıp, eleştirmekle iyi yaşam elde edilemez. Dedikodu sadece bir zaman ve kişilik kaybıdır.
Çocukları baskılamakla, üzerlerinde ego ve güç tatmini yapmak iyi yaşam kazandırmaz.
Müşteri hizmetlerindeki çalışanları azarlamakla iyi yaşam elde dilemez.
Çok yemek, gereksiz yemek iyi bir yaşam kazandırmaz.
Çok uyumak iyi yaşam kazandırmaz.
Yalnız kalmamak için evlenmek iyi bir yaşam sunmaz.
Bilmediğimiz bir onu hakkında yorumlarda bulunmak iyi bir yaşamımız olduğunu göstermez.
İyi yaşamışlığın ne olduğunu henüz öğrenemeden iyi yaşam hakkında fikirler üretmek ya da bulunmak sadece kendimizi kandırmamıza neden olur.
Hayat mucizeleri bekleyecek kadar uzun değildir. Çalışmak, çabalamak, anlamak, anlatmak, inandığını aktarmak ve paylaşmak gerekir. Nazım Hikmet'in dediği gibi; ''Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak…''