Liseyi bitirmiş, üniversiteyi kazanmıştım, birkaç gün sonra Ankara’ya gidecektim. Şimdilerde ananelerimiz içinde yer almayan ve bir yere gideceklerin Allah’a ısmarladık turu meyanında, Saffet Halama uğramıştım. Kendisi Osmanlı kadını ve söyleyeceğini dosdoğru söyleyen, bu bakımdan da çevresinde sayılan bir kadın idi. Birçok şeyler konuştuktan sonra, ayrılacağım zaman; “Bak, Osman oğlum, aklın yukarıda ta başında olsun, şeyinin başında değil” demişti. Aradan tahminime göre, 60 yıla yakın süre geçti ve halamın bu sözü hala aklımdadır. Allah ona rahmet eylesin. Makamı cennet olsun. Bir düşünür, “birisi öldüğü zaman ölmez, eğer ismi hiç anılmaz ise o zaman ölmüştür” der. Atalarımızı yâd etmek onları ölümsüzleştirir.
2014 yılı istatistiklerine göre (olmaz olsun böyle istatistik) 289 kadın öldürülmüş. Bunu televizyonda ifade eden spiker, ironi ile Allah 2015’te 365’ten bizi korusun demişti. Bütün temennimiz, Özgecan bir milat olacaktı ve kadına cinsel saldırı, taciz, öldürme olayları son bulacaktı. Oldu mu? Ne gezer. Bilemiyorum nasıl tedbirler alındı, yoksa alınmadı mı? Ama, bu ahlâksızlıkların fazlalaşarak devam ettiği açıkça ortadadır. Şunu da çok iyi biliyorum ki, kamuoyuna intikal etmeyen, kimilerinin çeşitli nedenlerle açıklayamadıkları bu sayıları katlayan cinsel saldırı ve taciz olayları da vardır. Yetkililerin bu olaylar karşısında laftan başka bir şey de üretmedikleri de ortadadır. Yetiştirme yurdunda olanlar ise, acılarımıza tuz, biber ekti. Allah’ın emaneti olan sabilere kıyan ve onların hayatlarını mahvedenler insan mı? Bence onlara insan demeye dilim varmıyor. Onların, kızana gelmiş, hayvanlardan farkı yoktur. Okumadığı için beyni boş, geleneksel ailevi davranışlar içinde yetişmemiş, daha doğrusu aileden başka bir şey olan şiddetin hüküm sürdüğü yapı içinde ve din duygularından yoksun olanlardan ne beklenebilir ki! Evet, akıl ve birikimlerin olmadığı boş bir kafa ile ancak bu kadar olabilir. Eğer, alacağımız tedbirlerde bu durumu düşünmeyecek, yuvarlak sözlerle vaziyeti idare etmeye çalışacak olur isek, olayların devam etmesini engellemek mümkün değildir. Ülkemizdeki nüfusun büyük bir çoğunluğu bu bakımdan hastadır. Bunların tedavi edilmesi gerekir. İşi temelinden halletmek ise, aile bireylerinin birbirine saygı duyduğu, iyi ve kötü günlerde birbirine yardımcı olarak kenetlenen, Türk milletinin eski aile yapısını kuramaz isek olayların önünü almak mümkün değildir. Ebeveynine“siz bir nesil öncesinin bireylerisiniz, artık sizin anlayışınız bu zamanda geçerliliğini yitirdi. Bizler, 21. yüzyılın nesilleriyiz, sizler bu zamanda bir şey anlamazsınız”, ifadesini kullanan nesillerle nereye gidebiliriz. Ebeveynine “ne yaptınız ki, bana araba mı aldınız, ona göre konuşun” ifadelerine hep rastlıyoruz. Birey olamamış ayakları üzerinde duramayan ve her şeyi ebeveyninden isteyen bir nesil var karşımızda. Elbette, bütün bunların arasında, ebeveynleri de bir miktar suçlamak gerekir. Yetiştiği olumsuz şartlar nedeniyle, fazlaca ezilmiş olan nesiller; evlatlarım bu sıkıntıları çekmesin anlayışı içinde, insanüstü fedakârlık örnekleri sergilemelerine rağmen; gençlerin daha fazlasını istedikleri ve mutlu olmadıkları gerçeği ile karşı, karşıya bulunuyoruz. Elbette, her bir ailenin geliri birbirinden farklıdır ve kimi ihtiyaçları karşılamak için yeterli de olmayabilir. Burada, gençlere verebileceğimiz en önemli husus, ailenin maddi durumu ile ilgili olarak paylaşmayı öğretmektir. Çocuklarımızı sevgi ile büyütemiyor ve onlara paylaşmanın verdiği mutluluğu veremiyor isek, sınıfta kaldık demektir. Saygılarımı sunarım.