n
n n Bir insan niçin hatırlanmalı ve unutulmamalıdır? Hiç düşündünüz mü? Bir insanı hatırlamanız için hiç hafızanızı zorladınız mı? Bir insanın, bir insana yaptığı zulüm asla unutulmaz. Bir insanın bir insana yaptığı iyilikler de unutulmaz ama zulümler kadar hafızada kalmaz.Terör bir zulümdür. Zulüm acıdır, insanlık dışıdır ve utanç vericidir. Türkiye’nin son 30 yılını çalan kanlı PKK terörü gerçekten bir insanlık suçudur!
n n
n n Size önemli buluşları olan bir bilim adamından, eserleriyle dönemine damgasını vurmuş ünlü bir sanatçıdan, başarılı bir devlet adamından ya da ünlü bir askerden bir hatırlatma yapmayacağım. Ama bir sıradan insanı hatırlamanızı ve tanımanızı isteyeceğim. Bu yüzden 18 Nisan 1992 gününe kısa bir yolculuğa davet ediyorum. Bu yolculuğa vicdanınızı da yanınıza alarak katılmak ister misiniz? Davetlilerim elbette insana ve insan haklarına ayrımsız saygısı ve duyarlılığı olan herkes olacaktır. Bahsedeceğim insan ve olay, herkesin her zaman hatırlaması, asla unutmaması ve unutturmaması gereken acı bir olaydır.
n n
n n Askerlik mesleğinin zor ve fedakarlık isteyen bir meslek olduğunu biliyordu. Şartlar askerlik mesleğini seçmeye mecbur bırakmıştı. 17 yaşında daha askerlik nedir bilmezken kendisini İzmir Narlıdere’deki İstihkam Astsubay Sınıf Okulu nda askeri disiplin içerisinde buldu. Afyon, Adapazarı derken şark görevi için Kars 14 Mekanize Tugay Komutanlığı emrinde İstihkam Teknisyen Astsubay olarak görev yapıyordu.Uzun bir şark görevinin son günleri nisanla birlikte yaklaşmıştı. Evli ve 7 yaşında bir kız çocuğu babasıydı…Lojmanda değil, Kars merkezde kirada oturuyordu. Kimseyle hiçbir sorunu, kimseye bir düşmanlığı yoktu. Kars’ta görevi nedeniyle bulunuyordu. Kars’ta bir yakını yoktu.Herkesle ilişkisi sıcak ve samimiydi. Memleketi Samsun hep gözünde tütüyordu. Annesinin onu mavi gözlü paşam diyerek sevdiğini ise hiç unutmuyordu. Hasreti ve özlemi büyüktü.Bu yüzden bir an önce tayinin Samsun’a çıkmasını çok istiyordu. 17 yaşında ayrıldığı memleketi Samsun’a 29 yaşında yeniden dönmeyi planlıyordu. Planı hayalleri nereye kadardı, bunu hiç bilmiyordu. Ama umutsuz yaşanmazdı. İnsan umuduyla yaşamlıydı. Sevecen ve saygılıydı, kimseyle bir sorunu yoktu. Komşularının Kürt ya da Türk olması onlara sevgisini ne eksiltiyor ne de artırıyordu.Onun gözünde ve gönlünde hiçbir ayrım yoktu,herkes birdi,insanları ayrımsız seviyordu. Bu onun insancıl ve sevecen yanıydı.Askerdi ama hiçbir canlıya kıyamayacak kadar da fedakar ve yufka yürekliydi.Belki de bu yüzden teknisyen astsubay olduğu için kendisini şanslı sayıyordu.Kısaca söylemek gerekirse o gerçek bir insandı.Gerçek insan kim diye sormayın.İlhan Astsubay bütün özellikleriyle gerçek bir insandı.İnsan gibi insandı…Kelimenin tam anlamıyla çok insandı.Böyle bir insan elbette hatırlanmalı .Ama nasıl?Elbette saygıyla ,sevgiyle minnetle vefalı bir hatırlama olmalıdır.Sadece kan bağı olan insanlar değil, bu millet de hatırlamalı ve gerçekleri görmelidir.Eğer Pamuk Geçidi nde yaşanan o katliamı ,o vahşeti unutursak insanlığa büyük bir kötülük yapmış oluruz. Yeni vahşetlere yeni katliamlara istemeden veya bile bile zemin hazırlarız.Pamuk Geçidi ndeki ders hepimizedir,insanlığadır.18 Nisan 1992 günü saat 16:30 sularında Doğubayazıt –Iğdır Devlet Karayolu üzerindeki Pamuk Geçidi mevkiinde sivil ve silahsız 4 astsubayın yaşadıkları acaba neydi? Elbette bu bir sınav sorusu değil ,ama bu bir insanlık sorgulaması!Çünkü o gün insanlık gerçekten o dağın başında canavarlar sofrasında büyük bir sınavdan geçiyordu.İnsan olan bu olayı nasıl görmezden ve nasıl duymazdan gelebilirdi?Ya insanlık duyarsa …Bir katliam nasıl anlatılırdı.Pamuk Geçidi nde yok olup giden hayatlar kimseyi ilgilendirmez miydi?
n n
n