Atatürk'ün çok belirgin farklı bir özelliği de, hayalle gerçek arasındaki farkı isabetle saptayarak, milleti için nerede bulunması ve nerede durulması gerektiğini çok iyi bilen bir komutan ve lider olması idi. Gerçekçilik, amaçlarla araçlar arasında makul bir denge gözetmeyi, eldeki araçlarla gerçekleştirilmesine imkan olmayan hayali hedefler peşinden koşmamayı gerektirir. Politika, çok yaygın bir tanıma göre 'Mümkün olanın sanatı' olduğuna göre gerçekçiliğin, bir liderde bulunması gereken en önemli niteliklerden biri olduğu açıktır. Falih Rıfkı Atay'a göre Mustafa Kemal'in Sakarya'da ve Büyük Taarruz'da kazandığı neviden bir zaferden sonra Suriye ve Makedonya'nın fethine girişmemesi ve kazanılanların hepsini kaybetmemesi, onun duracağı yeri iyi bilmesinin güzel bir örneğidir.
Atatürk, aynı yerde beş yıl sürekli kalamayacak kadar ömrü cephelerde geçmiş olmasına rağmen, o günün şartlarında 'Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar' adlı eserde belirtildiği gibi, çeşitli dillerde 18.000 ciltten fazla kitap okumuş, Uygarlıklar Tarihini, Antik Yunan'ı, Hint, Çin, Babil Uygarlıklarını incelemiş, dolayısıyla sahip olduğu engin kültür derinlikleri ile de farklı olduğunu tarihe kaydettirmiştir. İsmail Habip Sevük, 'İnsan vardır ki söylediği sözlerle büyür, söz vardır ki söyleyen insan sayesinde büyük görünür. Ben Mustafa Kemal ile konuşurken şunu anladım ki, o hem sözleriyle büyüyor, hem de sözler onunla.' diye belirtmektedir. Bir an için tarih sayfalarının içine dalarsak şu veciz sözlerin ne kadar büyük olduğunu ve bu sözlerin ancak çok büyük bir insanın, bir dahinin ağzından çıkabileceğini hemen anlarız.
'Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.' (Sakarya Savaşı, 1921)
'Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!' (Başkomutan Meydan Muharebesi, 1922)
'Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!' (Çanakkale, 1918)
'Yurtta sulh, cihanda sulh!' (Ankara, 1931)
'Ne mutlu Türk'üm diyene!'(Ankara, 29 Ekim 1933)
'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!' (Ankara, 1923)
'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.' (Samsun, 23 Eylül 1924)
'Cumhuriyet fazilettir.' (Ankara, 1925)
'Bir ordunun kıymeti, subay ve komuta heyetinin kıymeti ile ölçülür.' (Kütahya, 1923)
Bu sözler olmasa, İstiklal Savaşımız bu kadar coşkulu olur muydu? Bu sözleri uygun yer ve zamanda Atatürk'ten başkası söylemiş olsa bu kadar derin izler bırakır mıydı? Atatürk sadece göz kamaştıran faaliyetlerle kalsaydı, mümtaz bir isim olarak tarihin sayfalarına yazılacak ve tarihi görevi bitmiş olacaktı. Fakat Atatürk, Türk Milleti için yeni bir hayat tarzı yaratma mücadelesine girerek farklı olduğunu bir başka açıdan daha kanıtlamıştır. O bir fikir adamıdır. Kalıplaşmış düşüncelerden, paslı kurallardan kendini tamamen sıyırmıştır. Atatürk, yüzyılların verdiği rehavet ve miskinlikten düşünemez hale gelmiş, kararmış zihinleri aydınlatarak, taassubu kovmuş, aklın ve bilimin aydınlığının hakim olmasını sağlamış, farkını ortaya koymuştur.
Atatürk'ü farklı yapan bir başka hususu da Ord. Prof. Cemil Bilsel şöyle açıklamıştır: 'Türk ulusu, dünyada başka hiçbir ulusun yapamadığını onunla yaptı. Dünya savaşı sonrasında, yenen ve yenilen her ulus, dünya devletlerinin kararlaştırdıklarını kabule mecbur oldu. Yalnız Türk ulusudur ki kendi şartlarını kendisi kararlaştırdı ve bütün devletlere kabul ettirdi.'