Bir başkadır Samsun'un Milli Mücadeledeki yeri. Ve ben oldukça şanslıyımdır. 'Tam bağımsızlık ve milli egemenliğin' bir kutsal kentinde Sivas'ta doğdum; o bağımsızlık ve egemenliğin ilk adım kenti Samsun'da yaşıyorum. Nasıl Samsun milli mücadelede ilk adımsa Sivas da zafere giden yolda çok önemli bir ara istasyondur. Ankara'dan önceki son duraktır.
Dün sabah büyük bir heyecanla ilk resmi törenin yapıldığı Atatürk Anıtı'na gittim. Sirenler çalarken hüzünle öne eğilen başım İstiklal Marşı söylenirken gururla gökyüzüne doğruldu. Yüreğim önce tarif edilmez bir acıyla kavruldu sonra da yine ayni şekilde tarifi imkansız bir sevinç ve gururla doldu.
Ve o gençler, o Garip-Zeycan Yıldırım Fen Lisesi'nin pırıl pırıl ve son derece başarılı gençleri. Ve onları bilgiyle doldurup sanatla yoğuran ve salondaki herkesi hem ağlatan hem de coşturan tarih, edebiyat ve müzik öğretmenleri, müdürleri ve diğer emek sahipleri. Hepsine bu kent adına ama daha çok da bu ülke adına, bu milletin geleceği adına sonsuz teşekkürler sunuyorum. Geçen sene de çok güzel bir oratoryo sunmuşlardı, bu sene daha da güzelini sundular. Bunu biz Haber Medya Grubu olarak Haberaks TV'de ve sosyal medyada tekrar tekrar yayınlayacağız. Seyredenlerin zevk alacağını düşünüyorum.
Anma töreninde bu görsel güzelliğin yanında bir de fikri güzellik vardı. OMÜ(19 Mayıs Üniversitesi) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Atatürk İnkılapları Araştırma ve Yaşatma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kaya Tuncer Çağlayan Atatürk'ü anlattı. Konuşmasında hemen herkesin dikkatini en fazla çeken 'Mustafa Kemal Atatürk ve devrinin kumandanları, silah arkadaşları Osmanlı İmparatorluğunu yaşatmak için Harbiye'den mezun oldukları günden Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar hayatlarını ortaya koyarak cepheden cepheye koştular. İmparatorluğu kurtaramadılar ama Milli Mücadeleyi kazanarak Türk Milletini hür ve bağımsız kıldılar. Cumhuriyet Osmanlı İmparatorluğunu yıkmadı. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığı için Cumhuriyet kuruldu. Bunu asla unutmamak gerekir' cümlesi oldu.
Evet Osmanlı da bizim, ondan önceki Selçuklunun, Karahanlının, Uygurların, Göktürklerin, Hunların ve diğerlerinin de bizim olduğu gibi ondan sonraki Cumhuriyet de bizim. Her ikisine de aynı hislerle sahip çıkmak, her ikisinden de geleceğimize yönelik dersler çıkartmak durumundayız. Ne birinden vazgeçmeliyiz ne de diğerini hor görmeliyiz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizindir ve onu milli sınırları ve üniter yapısı içinde yaşatmak görevimizdir.