Benlik oluşumuna bağlı bireyselliğin gelişimi, her zaman için sosyal bir çevre sayesinde gelişir. Benlik daima kişiler arası ilişkilerden doğar ve gelişir. Burada dikkat edilmesi gereken, çocuk için bu sosyal çevre; bir yansıma mı yoksa çocuğun gelişmesine olanak sağlayan bir yönlendirici mi? Bireyselliğin, benlik gelişiminin en büyük düşmanı konformizmdir. (sorgulamadan itaat eden) Bir kalıba uymanın norm olarak kabul edildiği ve takdir görmenin veya beğenilmenin sözüm ona kurtuluşa giden yol olarak görüldüğü, toplumumuz içerisinde öne çıkarılması gereken esas nokta: KENDİ KENDİMİZİ DENEYİMLEME VE YARATMA BECERİMİZLE DE BU SÜRECE KATKIDA BULUNDUĞUMUZDUR. Kendini gerçekleştirmek; çocuk ya da yetişkin bu süreci yaşayan her insan için çok önemlidir. Çocukların en büyük şansı, hayata başlarken bu süreci yaşayarak benlik gelişimini erkenden ve en sağlam şekilde oluşturma şanslarının olmasıdır.
Aşağı yukarı 2 yaş civarında insanoğlunda evrim sürecinde şimdiye kadar ortaya çıkan en çarpıcı ve en önemli şey; kendine dair bir bilinç ortaya çıkarmasıdır. Kendini BEN olarak fark etmeye başlar. Rahimdeki fetüs olarak bebek, annesiyle birlikte başlangıçtaki BİZİN bir parçasıdır. Bebekliğin ilk dönemlerinde psikolojik BİZİN parçası olmaya devam eder. FAKAT, sonrasında bu küçük çocuk ilk kez kendi özgürlüğünün farkına varır. İnsanın kendine dair farkındalığı en önemli özelliklerinin kaynağıdır. Ben ve dünya arasındaki ayrımı yapabilme gücünü kişi kendi benliğinden alır. Bu güç aynı zamanda yüksek bir bedelle –endişe ve içsel kriz- bedelleriyle bahşedilir. Benliğin doğuşu hiç kolay değildir. Çünkü çocuk artık kendi başına, yalnız bir şekilde, ebeveynlerinin verdiği kararların koruyuculuğundan uzak korkutucu bir hayat sürme ihtimaliyle karşı karşıyadır. Bu sebeple çocuk kendini bir birey olarak hissetmeye başladığında, etrafındaki büyük ve güçlü yetişkinlere kıyasla son derece güçsüz hissetmesine şaşırmamalıyız.