Coğrafyamızdaki kültür bozulması, sadece, toprağı, suyu ve havayı değil; aynı zamanda, tabiatın her zerresini, lisanımızı ve hem de tarihî kıymetlerimizi ilgilendirir.

Coğrafyanın bozulmasında, ilk akla gelen temizliktir. Köşe-bucak 'Temizlik îmandandır' yazıp da, apartman içlerinden, sokak başlarından cadde boylarına, parklara kadar her türlü pisliğin bulunduğu mekanlar, bu bozulmanın 'şehir cephesi'ndeki medenî (!) felakettir.

Gereksiz k(ı)lakson çalmak, ekzos patlatmak, f(i)rene basmak, şehirlerdeki bir başka kültürel bozulmalardır. Bu duruma sessiz kalmak yani şuûrsuzluk, bozulmanın bir başka tezahürüdür.

Bütün bunlar; 'Bedevîliği bırakın, medenî olun' emrine ihanet değil midir?

Dîğer taraftan; dağlarda, bayırlarda, köylerde, piknik yerlerinde, derelerde, nehirlerde ve elbete ki, denizlerde, her türlü çöp ve pisliğin kimseleri alakadar etmemesi, bu bozulmanın, hem dînî, hem millî ve hem de içtimaî sonucudur.

Coğrafyamızdaki en mühim bozulma, vurdumduymaz bir hal alan, 'isimlendirme' bozulmasıdır. Bu durumda en önde yürüyen şehir,- müşahede edebildiğim kadar- Samsun'dur. Tabelaları bir kenara bırakınız: Onların kusuru, senelerden beri görev yapan mahallî idarecilerindir. Selahiyetli ve mes'ul bulunduğu halde, bunun tedbirini almamışlardır. Ne yazık ki, bütün Türkiye'de hala da böyledir!..

Samsun'daki coğrafî kültür bozulması, başta, ismine emsal tutulmaya çalışılan Yunanca 'Amisos' kelimesiyle başlar. 'Amisos', bir kavim ismi değildir; 'Amisos kolonisi Miletoslu göçmenler tanrafından ticaret yapmak maksadıyla kurulmuştur...Cenevizliler tarafından 1419'da yakıldığı zamana kadar da bir ticaret merkezi olarak kalmıştır' (Bnkz. Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, Amisos Samsun Mu?, Haber Gazetesi, 18 Ekim 2018). Ancak şu var ki; bugün, bu Yunanca kelimenin, otuza yakın kuruluşa isim olarak verilmesi çok hazîn olduğu gibi, kültürel bozulmanın da en kalıcı unsurlarından biri olmuştur. Şöyle ki:

'Amisos salonu, Amisos meyva suları, Amisos otel, Amisos tiyatrosu, Amisos hazineleri, Amisos dondurması, Amisos kartvizitleri, Amisos imsakiye, Amisos cafe, Amisos fenerleri, Amisos cafeterya, Amisos resaurant, Amisos card, Amisos kuaför, Amisos tepesi, Amisos cumhuriyeti, Amisos mezarları, Amisos rent a car, Amisos stona, Amisos dergi... '

Mesela; tarih boyunca, bir coğrafî isim olarak 'Amisos Tepesi' diye bir mekan yok ise, ve siz bu tepeye, bu ismi koyuyorsanız, Türk coğrafyasına zayiat verdiriyorsunuz ve Türk kültürünü bozuyorsunuz demektir. Kaldı ki, 'Amisos Cumhuriyeti' diye bir tabirin kullanılması da, Türk kültürü adına, korkunç üstü korkunç bir tahribattır. Peki, diyeceksiniz ki, Amisos imsakiyeleri' nasıl olur? İşte, ben de bunu söylemek istiyorum: Nasıl olur?..

Samsun, bu bozulmada en önde bulunmaktadır, demiştim. İşte bir dîğeri: 'Amazon heykeli, Amazon köyü, Amazon Trabzon ekmeği, Amazon festivali, Amazon köfte, Amazon pide, Amazon bar, Amazon eğlence merkezi, Amazon center, Amazon balo salonu, Amazon Ulusoy kompleksi, Amazon diyarı, Amazon parkı, Amazon kanalı, Amazon kadınları (zaten erkekleri mevcut değildir, bu nasıl iştir demeyiniz), Amazon kenti, Amazon rölyefleri, Amazon adası, Amazon elektrik ve aydınlatma, Amazon şehri Samsun, Amazon dansçıları, Amazon sokağı, Amazon bebeği, Amazon Çarşısı..'

Tekrar soralım: Tarihte, Yunanca bir kelime olan 'Amazon' kelimesiyle bunca kuruluşun bir şehirde bulunması hayra alamet midir? Bu kadîm Türk coğrafyası, bunca yükü nasıl kaldırır?

Ve soralım: Tarihte, 'Amazon Köyü-kanalı-parkı-diyarı-kenti-şehri,sokağı-adası' diye mekanlar var mıdır? Yok ise, bunların, bizim coğrafyamıza bir isim olarak konması, coğrafyamızda kültür bozulması değil midir?

Giresun'a, nasıl 'Kerasus' diyebilirsiniz? Ve bu adla kuruluşların faaliyetine nasıl izin verirsiniz?

Türkiye'nin bilinen yedi bölgesinin haricinde, 'Kapadokya' isimli bir bölgesi var mıdır? Bu ad ile, buraya bir havaalanı ve hastahanenin açılması, coğrafyamıza yapılan en büyük haksızlık deği midir?

Tirebolu'da Tripolis Gazinosu, Giresun'da Kerasus Restaurant, Bafira Domates ve Biber Salçası ve Kilikya Şalgam Suyu...bizlere, emanet edilen bin yıllık coğrafyanın tahribinden başka nedir?..

Bu tavır; İstanbul'a, Constantinople; T(ı)rabzon'a, Trapezus demekten çok da farklı değildir.

Bir şey daha var ki; ağaçları sökülüp, tabiatı cılızlaştırıp, bütün güzellikleri betonlaştırıyoruz. Bu milletin yaşadığı bu mukaddes vatanı çirkinleştirmeye kimsenin hakkı olmamalıdır.

Ne yazık ki, bu çirkinliklere göz yumarak; 'Mescidleriniz sade, şehirleriniz gösterişli olsun' mübarek emrinin tam tersini icra ederek, bir kez daha ihanete yürüyoruz!..

Unutulmamalıdır ki, coğrafya, 'vatan'dır. 'Vatan sevgisi îmandandır' ise, başka çok daha diyecek sözümüz -elbette ki- olacaktır!..