Ne birinden vazgeçerim ne diğerinden. İkisi de benim. Ne Osmanlıyla başlar tarihim ne de Cumhuriyetle. Ezelden gelip ebede akan Türk tarihinin şanlı bir sayfasıdır Osmanlı, ama ne yazık ki o sayfada acılar da hüzünler de aynı yoğunluktadır. O tarih acısıyla da sevinciyle de zaferleriyle de yenilgileriyle de benimdir, bizimdir, kısacası Türk'ündür. O sayfada üzülecek çok hikayeler vardır ama utanılacak hiçbir olay yoktur. Mağlubiyetlerimiz bile birçoklarının galibiyetlerinden daha şanlı, daha görkemlidir.
Cumhuriyet'in tarihi de benimdir ve gururumdur. Başarıları ve eserleriyle kendisini bu millete mensup, bu devlete ve bu vatana bağlı hisseden herkes gibi gururlanırım.
Bazı aklı evveller ya da şu veya nedenle Cumhuriyet'e düşman olanların dediği gibi Cumhuriyet kurulduğu için Osmanlı İmparatorluğu yıkılmamıştır. Tam tersine Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığı için Cumhuriyet kurulmuştur. Bunlar farklı ve hele de birbirinin düşmanı devletler değildir. Bilinen tarihi beş bin yıl önceye uzanan Türk devletinin değişik hanedanlar ya da rejimler altında devamıdır.
Bu böyledir ama genel kabulle söylemek gerekirse yarın, yıkılan bir imparatorluğun külleri arasından yeni bir devlet çıkarışımızın 96'ıncı yıl dönümüdür. Bu 96 yılda her Türk'ün gururlanmasını haklı kılacak çok büyük başarılar vardır. Tıpkı Osmanlının yükseliş çağlarında olduğu gibi. Ama noksanlar da vardır.
Biz habergazetesi.com.tr olarak yarından itibaren bu başarıların bir kısmını 'Cumhuriyet'in Devraldığı Miras' başlığı altında bir yazı dizisiyle sizlere sunacağız.
Yarın ve takip eden günlerde görüşmek umut ve dileğiyle…