"En vefakar dostumuz kendi gölgemizdir. Ama unutmayalım ki o da yoldaşlık için; güneşli havayı bekler."
Dünyada vefa, arkadaşlık gibi kavramlar kişiye ve zamana göre değişiklik gösterir. Belirli bir amaç ve ideal uğruna ömür tüketen insanların hayattan beklentileri yüzeysel değildir, derinliğine manalar peşinde koşar. Erozyona uğramış toprak gibi değildir duyguları. Balçık gibi yapıştığı zaman bir daha bırakmaz. Fakat toplumların çoğunluğu böyle insanlardan meydana gelmez. Genellikle idealist insanların sayısı azdır. Büyük dava adamları ve gerçek liderler hep idealist insanlar arasından çıkmıştır.
Her toplumda olduğu gibi bizim toplumuzda da değerler aşınması yaşanıyor. Aslında değerler aynı; değişen biziz. Bizim istek ve arzularımız; beklentilerimizdir. Çalışmadan birşeye sahip olma tutkusu yüreğimizin derinliklerine işlemiş, kök salmıştır. Gerçek yüzümüzü göstermiyoruz; saklıyoruz hep. Olduğumuz gibi görünüp, göründüğümüz gibi yaşamıyoruz. Hep rol yapıyoruz. Oysa insan olmanın mutluluğu ve huzuru dosdoğru olmamızdan geçiyor. Herkes, " O dediğin şeyler eskilerde kaldı. Herşey değişti. Değişen değişene... " diye düşünüyor. Bu anlayışın topluma egemen olması hiç de iyi bir şey değildir. Çünkü bizim inanç sistemimiz ve değerlerimiz bizim böyle olmamızı öğütlemiyor. Her hastalığın bir tedavisi var. Bir teşhis koyup hastalığı iyi tanımamız lazımdır.
Birey ve toplum olarak bizim varlık nedenimiz, insanımızın yetişmişlik seviyesini hep yükseklerde tutmak olmalıdır. Her türlü genelleme yanlıştır. Hiçbir şey toptan iyi veya kötü olamaz. Bu sebepten herkes kendini bilir. Toplumun imarı için taş taş üstüne mi koyuyoruz yoksa duvardan yıkılması için bir taş mı koparıyoruz? Hayatın her alanında bu sorular çoğaltılabilir. Aynı toplumda yaşadığımıza göre hepimiz birbirimizin derdiyle ilgilenmek zorundayız. Yasalarımızı insanımızın mutluluğu ve huzuru üzerine kurmalıyız.
Hep söylüyoruz; Bizim Medeniyetimiz, gözyaşı medeniyeti, merhamet medeniyetidir.
Lafı fazla evirip çevirmeye gerek yoktur. Hemen, önce kendimizden başlayarak yola koyulmalıyız.