Elhamdülillah, Müslümanız.
Müslüman oluşumuzda hiçbir şüphemiz yoktur.
Zaten bunun için oruç tutuyoruz.
Ancak Müslüman olduğu halde oruç tutamayanlar da vardır tabii.
Örneğin; hastalar, yolcular, kadınların özel durumlarında(hayız- nifas halleri) olanlar ile henüz ergenlik çağına gelmeyen çocuklarımız oruç tutmazlar. İslam toplumunda oruç tutamayanlar yukarıdaki niteliklerle algılanırlar.
İbadet konusunda böyle de, diğer konularda nasıl düşünürüz?
Yaşamımızı düzenler ve çevremizde meydana gelen olayları değerlendirirken referans kaynaklarımızda önceliği neye veririz?
Eğri oturup doğru konuşalım.
Bu mübarek gün ve saatte soralım:
Çıkarımız ile dinimizin ilkeleri çatıştığında tercihimiz dinimizden yana mı yoksa çıkarımızdan yana mıdır? (Burada iman- amel ilişkisini tartışmıyoruz).
Eğer tercihimiz dinimizden yana olacaksa, o zaman bunca yolsuzluklar ve ahlaksızlıklar neden olmaktadır?
Siyasi bir sorunumuzun çözümünde öncelikli tercihimiz dinimizden yana mı yoksa siyasi çıkarımızdan yana mıdır?
Eğer tercihimiz dinimizden yana olacaksa, o zaman Müslüman toplumda bunca ayrılıklar ve düşmanlıklar neden olmaktadır?
Peki, siyasi tercihimiz ile çıkarımız karşı karşıya geldiğinde önceliğimiz ne olacaktır?
Tercihimiz siyasi disiplinimizden yana mı yoksa çıkarımızdan yana mı olacaktır?
Tercihimiz siyasi disiplinimizden yana olacaksa, o zaman partilerdeki çıkar tartışmaları niçin olmaktadır?
Görünen odur ki din, siyaset ve çıkar kavramlarını sıraya koyarsak şöyle bir tablo önümüze çıkmaktadır:
Birinci sıra çıkarımızın, ikinci sıra siyasi görüşümüzün, üçüncü sıra ise ilk ikiden geçerse dini inancımızın olmaktadır. Bu kutlu günümüzde herkes yeniden düşünebilir. Belirtelim ki, gerçek Müslüman bu sıralamada birinci sıraya dinini yerleştirendir. Selam ve dua ile…