Hafta sonları.

Hasretle beklenir değil mi?

Haftanın yorgunluğunu çıkarayım...

Öğleye doğru zengin bir kahvaltı...

Samsun pidesi, yanına omlet...

Açıkçası böyle bir özlemim hiç olmadı.

Hafta sonu dağlar/tepeler bende.

Yorulmayı hafta sonuna saklar, yorgunlukları hafta başına taşırım.

Ama bu hafta sonu yaşadıklarımın tadı damağımda kaldı.

Evinde tek yaşayan seksenin üzerinde annem.

Salgında yalnızlığa mahkûm olanlardan.

Lanet hastalık ona da bulaşmış ama şükür kolay atlatmıştık.

Kovid dışarıya özlem duyanların beklentilerine de tuz biber olmuştu.

İşte annemin mutluluktan kendini kaybettiği semt pazarları.

Saatlerce kalabalıkta dolaşır, alışverişini yaparken insanlarla tatlı diyalog kurardı.

O günlerin özlemi ilerlemiş yaşına rağmen hala yerinde.

Yasaklarımıza rağmen semt pazarları annemin kaçamak yerleridir.

Büyüklerimize bunu çok da görmüyoruz.

Hafta sonu 'Beni pazara götürür müsün?' teklifine 'Tabi ki Anne' dedim.

'Şuram buram ağrıyor' şikâyetleriyle dert yanan annemin gözleri parladı.

Aracımı uygun bir yere park edip girdik pazara.

Kalabalığı görünce unuttu beni.

Bir sergiden öbürüne, bir tezgâhtan diğerine...

Görseniz sanki yirmili yaşlarda.

Sanki kendisine sebze kalmayacak.

Satılanları birde okşayıp sevmesi yok mu?

Domatesleri, patlıcanları, biberleri koklaması...

Her tezgâha mutlaka bir göz atacak.

İlginçtir alacağı ürünle el temasında iken bir kulağı da satıcıdadır.

Elli yıldır işitme cihazı kullanmasına rağmen.

Kalpten ameliyatlı, şeker, tansiyon, damar daralması...

Okuma yazması yok ama parayı tanıyor.

Fiyatı tuzlu gördü mü, satıcıyı azarlaması bile sevimli.

Her satıcı onun oğlu/kızı; satıcılarla alıcılarla diyaloğunun doğallığına hayran kalırsınız.

Aldıklarını arkasından taşırken bir ara gözden kayboldu.

Baktım ilerde taze fasulyenin başına çökmüş pazarlık yapıyor.

Kalabalıklar onun ilacı.

Pazaryerinin altını üstüne öyle bir getirdi ki.

Dumanımı attı vallahi.

Evde 'Sağ ol oğlum' derken hiç yorulmamıştı.

Böyle bir tablo sizleri mutlu etmez mi?

Peki, ertesi gün söylediklerine ne demeli?

'Bizim oğlan beni pazarda dolaştırmadı, bir daha onunla pazara gitmem' demez mi?

Dört duvar arasında 'Dışarıya hasret kalanlar.'

Ömür çizgisinde onlar önde biz arkalarında.

Sanki onları biraz ihmal mi ediyoruz?

Gibi geldi bana.