Milli Eğitim Bakanımız geçenlerde yeni bir vizyon belgesi açıklamıştı.

Bu belgede teknolojinin daha fazla yer kaplamasına paralel olarak müfredat programlarının ve ders saatlerinin de kısaltılması ön görülüyordu.

Her şeyden önce programların kalabalık ya da az olması önemli değil, önemli olan verilen eğitimin ihtiyaca cevap vermesidir.

Türkiye'de eğitim ihtiyaca cevap verememektedir.

Eğitim sistemimiz milli değerlerimize göre değil, kültürümüz ve inancımızla çelişen değerlere göre kodlanmaktadır.

Beş yaşından 18 hatta 22 yaşına kadar eğitim kurumlarına melek gibi tertemiz teslim ettiğimiz çocuklarımızdan büyük bir bölümü adeta canavarlaştırılıyor.

Alkol ve sigara almayan çocuk eroinman olmakta, elini babasının cebine sokmayan çocuk zorla başkasının cüzdanını almakta, büyüğüne karşı el-pençe duran çocuk yaşlıları dövmeyi maharet ve yiğitlik kabul etmekte, 'Bana bir harf öğretenin kölesi olurum' diyen gelenekten gelmiş olmasına rağmen öğretmenlerine hakaret etmede ve bazen de dövmekte, sahip olduğu medeniyet için değil de kökünü kazıyan medeniyetin samimi ortağı ve hatta savunucusu olmakta, hayatı boyunca kendi kutsallarının değil de düşmanının kutsallarını savunmaktadır.

Özetle ifade edersek eğitimimiz kendi insanını yetiştirememektedir.

Anlaşılan odur ki, eğitimimiz ihtiyaçlarımıza cevap verememektedir.

Dört tarafı düşmanlarla kuşatılmış bir ülkeyiz.

Gerek bu kuşatmayı yarmaya ve gerekse milliliğimizle varlığımızı sürdürmeye temel teşkil edecek insan kaynağımızın nitelikleri neler olmalıdır?

Önce yetiştirmemiz gereken insan profilimizi ortaya koyalım. Ondan sonra da bu insanımızı yetiştirecek sistemi kuralım.

YANİ EĞİTİM SİSTEMİMİZİ BUNA GÖRE DİZAYN EDELİM.

Aksi halde bu fabrika bozuk mal çıkarmaya devam edecektir. Çünkü kalıplar bozuk ve şekilsiz.

Peki, sağlam mal çıkmaz mı?

Kalıp ve dokuma hatası olarak çıkabilir de.

Temennimiz bu yeni vizyonla bu özgül ağırlığın elde edilmesidir.

Selam ve sevgi ile…

[email protected]