2019 veya daha öne çekilecek seçim ihtimali de göz önüne alındığında, ekonomik verilerin bu süreçte beraberinde kaostan başka bir ihtimalin olması zor görünüyor. Özellikle siyaseten bir artı fikir oluşturamayan birçok siyasi figür bu süreçte pembe hayallerle yukarıları yanlış bilgilendiriyor. Geçenlerde de yazdığımız gibi şeker fabrikaları konusunda bence bu yanlış bilgilendirme zirve yapmıştı. Ekonomik veriler ve cari açık konusunda da aynı pembe tabloları bu sefer Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek yapıyor. Hürriyet'te bir makalede ele alınan habere göre işin artık twitter üzerinden yapılacak kadar ciddiyetini de yitirdiğini görüyoruz. Habere göre:

'Yüksek cari açık ve çift haneli enflasyon Türkiye ekonomisinin başına bela olmaya devam edecek gibi gözüküyor. Küresel finans kesiminden, beklendiği gibi, önümüzdeki dönem kaynak bulmanın zorlaşması halinde, bu iki sorunun verdiği zararın giderek büyüdüğünü gözleyeceğiz.

Bu gidişatı yabancıların cari açık ile enflasyon başta olmak üzere, Türkiye ekonomisindeki kırılganlıklara yaptıkları vurgulamaların bariz biçimde artmasından görebiliriz. Son açıklanan reyting değerlendirme raporlarında bu eğilim açıkça görülüyor.

Buna karşılık hükümet ne yapıyor derseniz; 'demeç veriyorlar' demekle yetinmek zorundayız. Son dönem aşırı iyimser demeçleriyle göze çarpmaya başlayan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, hafta sonunda da Twitter üzerinden açıklamalarına devam etmiş.

Şimşek'in en çarpıcı açıklaması ise, bence cari açığın milli gelire oranıyla ilgili. Bakan Şimşek, 'Cari açığı kalıcı olarak GSYH'nın yüzde 3'ünün altına indireceğiz' demiş. 2017 yılını belli ki yüzde 7 civarında bir büyüme ile milli gelirin yaklaşık yüzde 5'i civarında bir cari açık ile kapatacağız. Buna bakarak oranı yüzde 3'ün altına, hem de kalıcı olarak indirmenin ne anlama geldiğini, neden böyle bir açıklama yapılma ihtiyacı duyulduğunu anlamak mümkün değil.

Bu açıklamanın ardından hemen 'Ne zaman?', 'bu üretim yapısıyla mı?', 'Bu oran yüzde 3'e inerse büyüme ne olacak?' gibi birçok soruyu sormak gerekiyor.

Evet, bu oran yüzde 3'ün altına gelir ama mevcut üretim yapısıyla, ekonomideki büyüme ancak eksi olursa gelebilir. Ama Bakan Şimşek, aynı Twitter dizisinde, güçlü dış talebe ve ılımlı şekilde güçlü olan iç talebe bağlı olarak, bu yıl da güçlü büyümenin sürdürebileceğini söylemiş.

Aynı kapsamda Şimşek, dünya turizm pastasındaki payımızı yüzde 3'ün üzerine çıkartacağımızı, çatışmalar bittiğinde Ortadoğu'yu inşa edeceğimizi, şehir hastaneleri ile sağlıkta ihracat potansiyelimizi daha da artıracağımızı, enerjide dışa bağımlığımızı azalttığımızı söylemiş.

DAHA FAZLA MALİ DESTEK

Cari açık rakamı bunların içinde en iddialı olanı ve Bakan Şimşek'in neden böyle bir açıklama yaptığını gerçekten anlamış değilim. Diğer mesajlarının da 'Turizm iyi gidiyor ama kötü bir şey olursa', 'Şehir hastanelerine aktarılacak kaynak bütçe açıklarını ne kadar yükseltecek?' sorularıyla, dünya petrol fiyatlarındaki artışın bu yıl da devam edeceği beklentileriyle beraber, rahatlıkla iyimser olarak niteleyebiliriz.

Bakan Şimşek bu açıklamaları, başta da söylediğimiz gibi, cari açık ve enflasyon konularında yabancı kuruluşlardan gelen uyarıların artması nedeniyle mi yapıyor, onu da anlamadık. Ancak demeçlerindeki iyimserlik dozunu bu kadar yükseltmesinin Türkiye ekonomisine ilişkin yabancı algısını iyileştirmek yerine, kendisine olan güveni zedelediğini söylememiz gerekiyor.

Bakan Şimşek bunları söylerken, Bloomberg'e konuşan Standart and Poor's yetkilisi Winnekens cari açığın finansmanının nasıl yapılacağının, Merkez Bankası'nın sıkılaştırmaya gitmesi ve dışarıdan gelecek finansman imkanlarının azalmasıyla, karmaşık hale geleceğini söylemiş. Ardından hükümetin daha fazla mali destek vermesinin, kendi değerlemelerinde, aşağı doğru risk oluşturacağını söylemiş. Yani mali destekler daha da artarsa reyting düşebilir diyor.

Özetle; yabancılar cari açığın finansmanından endişe duyarken, Bakan Şimşek finansmanın nasıl yapılacağını anlatmak yerine, cari açığın milli gelire oranının yüzde 3'ün altına indirileceğini söylüyor...

İnsanın aklına, 'Kabine değişikliği çok mu kapsamlı olacak?' sorusu geliyor.'

Buradaki diğer önemli husus da mevcut projeler dışında gündeme yeni projeksiyonların yapılmamasıdır. Üzerinde ısrarla durmaya devam ettiğimiz tarım politikaları ile alakalı olarak Cumhurbaşkanı 'Tarımdaki ithalattan fevkalade rahatsızlık duyuyoruz' diyor. Mevcut tüm bakanlar ve personelleri bu konuda bir proje sunamıyor, sunanlara da yol vermiyor. Ama iş hayal tacirliğine geldiğinde herkes 'Polyanna'!...