Türkiye ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yönden hızlı bir değişimle karşı karşıya bulunmaktadır.
Belirtelim ki, değişime karşı direnmekle değil, değişimi yerinde ve doğru okumakla hatta yönetmekle başarılı olunacağını bilmek zorundayız.
Türkiye'nin politika pazarında eski seçmen yoktur.
En az lise öğrenimini görmüş, günde yüzlerce TV kanalını izleyen ve sosyal medya üzerinden yüzlerce kişi ile iletişim kuran bir seçmen kitlesi vardır. Bunların çekirdek aile yapısında karı-koca çalışanlardır aynı zamanda.
Bu nedenledir ki, bugünün ve geleceğin partileri de kendilerini yenilemelidirler.
Geleceği okuyup kurgulayan partiler ancak bu yeni seçmen profilinden oy isteyebilir.
Şahısların etrafında oluşmuş gruplardan değil, kurumsallaşmış parti olmalıdır. Hizmet üreten ve rakiplerine oranla hizmete değer yani fazlalık katan, seçmeni tanıyan ve dinleyen, eleştiren ve şikayet eden seçmene kızmayan, seçmenle iletişim kurabilen,
Hizmetlerini vatandaşın değer yargılarına, inançlarına ve standartlarına göre düzenleyen,
Dünyadaki ve Türkiye'deki değişimi doğru zamanda doğru okuyan,
İnsanı öncelikli varlık kabul ederek 'her şey insan için' formülü ile onu yücelten,
İnsanları işin bulunduğu yere getirmek yerine, işi insanların bulunduğu yere götüren,
Çevreyi ve ekolojik dengeyi koruyan,
Hizmet dağıtmada adaletli davranan, seçmeninin değerlerine ve inançlarına saygı gösteren,
Lideri her düzeydeki yöneticileri, tedarikçileri ve bürokratları ile takım oluşturabilen,
Vatandaşa ihtiyacı olduğu kadar vatandaşın kendisine ihtiyacı olmadığını anlayabilen,
Yöneticiler kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa, daha fazla ilgi ve titizlikle seçmene karşı davranılmasının gereğine inanan ve zaman zaman seçmenlerinin görüşlerine başvuran partiler oy isteyebilirler.
Aksi halde ülkeyi ve insanımızı yarına taşıyamayacak kadar ufuksuz, ufkun ötesini göremeyen lider ve kadrolara sahip siyasi partiler oy istemeye kalkmasınlar. Milletimize ve ülkemize yazık etmesinler.
Selam ve sevgi ile…