İletişimin artması ve dünyanın artık küçücük bir yer gibi algılanması ile beraber kaygılar da artıyor. Çünkü 8-10 yılda bir yaşanan ekonomik krizler tüm dünyada dengeyi bozuyor. Aslında büyük çoğunluk sakinlik, sessizlik ve huzur peşinde. Çatışmanın ve krizin üç beş paranoyak dışında hiç kimse tarafından istenmediği ortada. Bu huzur ve güven ortamının sürdürülebilir olması için İMF uyarılarına devam ediyor. Bu uyarılara önceki yazımızdan devam edelim:
'Politik belirsizlikler, umarsız piyasalar
Nisan ayı değerlendirmesinden bu yana diğer riskler de daha belirgin hale gelmiş durumda. Avrupa Birliği'nin, göç politikasına, mali yönetişime, hukukun üstünlüğüne ilişkin normlara ve Euro bölgesi kurumsal mimarisine ilişkin temel politik sorunlarla karşı karşıya kaldığı Avrupa'da siyasi belirsizlik arttı. Brexit'in şartları aylar süren müzakerelere rağmen belirsiz hala. Önümüzdeki aylarda Latin Amerika'daki olası siyasi geçişler de belirsizliğe katkıda bulunuyor. Son olarak, bazı jeopolitik tehlikeler gerileme içinde gibi görünse de, çoğu durumda temel itici güçleri hala iş başında.
Finansal piyasalar, pek çok ülkede yüksek değerlemeler ve daralan siparişler ile bu riskler karşısında geniş ölçüde kaygısız görünmekte. Bununla birlikte, yüksek düzeylere ulaşan küresel kamu ve özel sektör borçları yaygın bir güvenlik açığı yaratmakta. Varlık fiyatları şüphesiz, sadece kolay finansal koşullarla değil, aynı zamanda genel olarak tatmin edici küresel büyüme ortamında da tatmin edici. Ancak, büyüme ve beklenen şirket karları duraksarsa, aniden yeniden fiyatlamalar başlayacak. Orta vadede gelişmiş ekonomiler ve birçok emtia ihracatçısı için eğilim daha düşük büyüme olacağı şeklinde. Bu nedenle politika yapıcıların mali tamponları yeniden tesis ederken ve para politikasını enflasyon hedeflerine doğru dikkatlice yönlendirirken, reformlar yoluyla büyüme 'potansiyeli ve esnekliğini' arttırmak için şimdi harekete geçmeleri gerekiyor.
Ekonomik eşitlik, küresel işbirliği
Küresel ekonomik kriz sonrası bozulan gelir dağılımı Avrupa'da seçimlerde aşırı sağın yükselmesiyle, Brexit kararıyla ve tabi en son taçlandırdığı şekliyle Trump'ın ABD başkanı olmasıyla sonuçlanınca IMF gibi uluslararası finans kuruluşları bile ekonomik eşitlik konusunu vurgulamaya başladılar.
IMF söz konusu raporunda da, hükümetlerin vatandaşlar arasındaki ekonomik eşitliğe ve özellikle de en fakirleri korumaya daha fazla dikkat etmeleri gereğine vurgu yapıyor. Ticaret savaşları da dahil olmak üzere pek çok mevcut politika riskine yol açan geniş çaplı siyasi karışıklık, pek çok ülkenin 2007-09 mali kriziyle ve takip eden zorluklarla artarak, kapsayıcı olmayan büyüme ve yapısal dönüşüm deneyimlerinden kökleniyor. Altta yatan sorunların öz sermaye ve büyüme dostu politikalar aracılığıyla ele alınması ve bir sonraki ekonomik yavaşlama ile mücadele için makroekonomik araçların temin edilmesi bu aşamada artık acil görünüyor. IMF bile aksi takdirde, politik geleceğin sadece daha karanlık olacağını söylüyor.
Bu zorluklara karşı direnirken, IMF içe dönük düşünceye karşı koymanın ve ortak çıkar sorunlarıyla ilgili çok taraflı işbirliğinin hayati olduğunu hatırlatıyor. Ulusal politikaların yeterli olmadığı ortak meseleler olarak verdiği örnekler de çok taraflı ticaret sisteminin güçlendirilmesi, aşırı küresel makroekonomik dengesizliklerin törpülenmesi, finansal istikrar politikası, uluslararası vergi politikası, siber ve diğer terörist tehditler, hastalık kontrolü ve küresel ısınmanın azaltılması.
Fon aynı zamanda pek çok ülkede hükümete olan inancı baltalayan yolsuzluğu azaltmak için de gerçekten küresel bir çabaya ihtiyaç olduğunu ekliyor.
Son olarak, siyasal açıdan istikrarsızlık yaratan uluslararası göç baskılarındaki tekrarlayan dalgalanmaları yönetebilmek için de, uluslararası güvenliği geliştirmek, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini desteklemek, iklim değişikliğine ve etkilerine direnmek için işbirliği olmadan sorunların aşılamayacağını söylüyor.'