n

n
n ‘Şehitlerimiz için ne yapsak azdır’ sözü ülkemizde sıkça kullanılan bir sözdür.Bu sözü en çok kullananlar da devlette mevki ve makam itibarı ile yetkili olan kişilerdir. 20 yıldır şehit yakınıyım ve 20 yıldır bu sözü saf saf dinliyorum. Zaten başka bir çaremiz de yok! Şehit cenazeleri yürekleri yakan , tarifsiz acıların yaşandığı cenazelerdir.
n
n Her şehidin ve her şehit cenazesinin hikayesi bir birine benzese bile dramlar farklıdır…İşte o şehit cenazelerinden birisi Hakkari de gerçekleşen helikopter kazasında şehit olan Piyade Uzman Çavuş Regaip Şahin’in Sakarya’nın Serdivan İlçesi nde toprağa verilen cenazesidir.Cenazedeki duruma dikkat çeken şehit babasının o sitemi hepimizi kahretti. Sakarya’daki Cenaze töreninde şehidin Türk Bayrağı na sarılı tabutu, kola firması şemsiyesinin altına konulurken, taziye çadırı kurulmaması nedeniyle sitem eden şehit babası Hayrettin Şahin, Hiçbir şehit ailesi bizim kadar sabırlı değil. Ama garibanız, fakiriz. Zenginin oğlu olsaydı burada kimse kapımızdan ayrılmazdı. Biz garibanız buraya niye gelsinler ki” diye bilinen bir gerçeği ilk ağızdan haykırmıştı. İyi ki orada bunu haber yapacak, bunu kamuoyu ile paylaşacak haberciler vardı. Bunu önemsiyorum. Çünkü birçok olumsuzluk buna benzer şehit cenazelerinde her zaman yaşanabiliyor ve kimse bir şey duymadan unutuluyor. Bu yüzden benzer sitemler bitmiyor…
n
n Acaba kola şemsiyesi altına şehit tabutu koymak nedir? Gerçekten bu bir ciddiyetsizlik midir? Doğrusu ne dersek diyelim ,bu yaşanmış bir durumdur. Bundan ders almak buna göre hareket etmek gerekir. Ama işin garibi bu dersi verenin bir şehit babası olmasıdır. Bu olumsuzluğu gözümüzün içine sokan o şehit babasını şehit yakını kimliğimle gerçekten çok iyi anlıyorum. Olumsuzlukları yaşayıp susan ve susmak zorunda kalan birçok şehit ailesi olduğunu düşünüyorum. Hepsine saygı duyuyor ve içinde bulundukları durumu anlıyorum. Biz de şehidimizi Samsun’da toprağa verdiğimiz 21 Nisan 1992 günü yapılan cenaze töreninde daha çok isyan ettirecek ağır şeyler yaşamıştık. Bizim yaşadıklarımız kimin umuruna değdi? Kim bizim yaşadıklarımızı anladı? Ama ben o gün yaşadıklarımızı bir yazı ile zamanın Genelkurmay Başkanı na bildirdim. Doğrusu o tarihte biz kola şemsiyesine bile razıydık, onu bile sunamadılar, sunmadılar…Taziye çadırı da kurulmadı. Samsun’daki cenaze töreni sırasında şehidin eşini, çocuğunu, anne ve babasını takip eden ne bir sağlık görevlisi ne de bir ambulans vardı. Cenaze töreninde şehit ailesini mezarlığa götürecek araç bile tahsis edilmemişti. En çok içimizi acıtan ise şehidimizin tabutuna cenazenin getirildiği yerde sarılan Türk Bayrağı nın güvelenmiş ve pörsümüş olmasıydı. Cenazeden sonraki ilk günlerde şehidin baba evine hiçbir sivil ve askeri yetkili taziye için bile gelmedi. Başbakan ve Genelkurmay Başkanı ndan gelen telgraf ve çelenkler vardı. Ancak o tarihte Cumhurbaşkanı olan merhum Turgut Özal’dan ne bir çelenk, ne de bir taziye telgrafı bile gelmemişti. Kaldı ki cenaze töreni için sadece kendi mahallemizdeki caminin dışında bile sela okunmamıştı. Ama bu olumsuzlukları biz o tarihte kamuoyu ile paylaşamadık. Cenaze töreni haberlerine bile yapmayın diye ricacı olduklarını biliyorum. Eğer basında yer alırsa PKK’nın reklamı olurmuş. Bunu bizzat bana o tarihteki merkez komutanımız söyledi. O yüzden şehit babası Hayrettin Şahin’in tepkisini yerinde ve doğru buluyorum. Onun tepkisinden ders çıkarmalıyız.
n
n
n
n Bütün şehitlerimiz bizim rahatımız ve huzurumuz için bir an bile düşünmeden yaşamlarını feda etti, yaşamdan koptu. Şehitlerimizin hepsine minnettarız. Şehitlerimizin hepsine borcumuz var… Doğrusunu isterseniz o borcumuzu öderken şehit tabutunu cenaze töreni sırasında kola şemsiyesinin altına neden koyduğumuzu anlamış değilim! Ama o şehit babasının tepkisi yerden göğe kadar haklı… Düşündükçe üzülüyorum.
n