n
n n Müslüman, kendi dinine ve peygamberine hakaret eder mi?
n n Müslüman ise etmez tabii.
n n Ancak algı bozukluğu ile farkında olmadan hakaret yapar. Yoksa bilinçli bir şekilde bu işi yapmaz. Aksi halde adının “Müslüman” olmasının bir anlamı olmaz.
n n Müslümanlar, farkında olmadan bu işi nasıl yapıyor?
n n İslâmda, “aklı olmayanın dini olmaz/ yoktur” kuralı vardır. Çünkü aklı olmayan mükellef değildir. Tıpkı ceza yasasında “cezai ehliyeti olmadığı” gibi.
n n Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de birçok versiyonu ile akla ve akıllılara seslenilmektedir.
n n Müslümanlar pratikte, özellikle çocuklarının eğitimleri sırasında tercihlerini dünyevi mesleklerden yana yaparlarken bu yanlışa düşmektedirler.
n n Şöyle ki:
n n İslâmda peygamberlerin beş önemli niteliklerinden birisi “fetanet-zeki”liktir.
n n İnsanların İslâmı anlayabilmeleri ve anlatabilmeleri için.
n n Kavrayışları ve anlatışları/ tebliğleri güçlü olmalıdır.
n n Pratikte Müslümanların çocukları fen ve Anadolu liselerine girebilirlerse oralara, değilse imam-hatip’lere ya da Kur’ân kurslarına gönderilmektedir.
n n Bir başka ifade ile zeki iseler fen ve Anadolu liselerine, ÖSS’de de yüksek puan almışlarsa öncelikle başka fakültelere, değilse ilahiyatlara gönderiyorlar.
n n Böylelikle standardın üstündeki çocuklar fen ve Anadolu liseleri ile diğer fakültelere, diğerleri ise düz lise, imam-hatip okullarına ve ilahiyat fakültelerine gitmektedirler.
n n Bunun sonucunda da Müslümanların sorunları çözümsüz kalıyor. Herkes her yerde konuşuyor fakat asıl konuşması gereken ilahiyatçılar konuşmuyor. Dut yemiş bülbüle dönüyorlar.
n n İstisnalar hariç, standart üstü ilahiyatçı yetişemiyor. Müslümanlar, düştükleri yerden kalkmak istiyorlarsa şunu iyi bilmelidirler: İmam-hatip ve ilahiyat zeki çocukların okulları olmalıdır. Peygamberler zeki insanlardı. Türkiye’de Müslümanların en büyük eksiğinin ilahiyatçı olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bir ilahiyatçı ve bir tarihçi , aynı zamanda dört çocuğundan üçü ilahiyatçı olan bir baba olarak bunu yazıyoruz.
n n Selam ve sevgi ile…
n