İzmir'in Karşıyaka İlçesinde, 28 Haziran 1918 tarihinde doğmuştur Osman Nuri Koçtürk...

1943'te Ankara Üniversitesi Veteriner Hekimliği Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, ilk iş ABD'de bulunan Missouri Üniversitesi Beslenme Kürsüsü'nde çalışmaya başlar.

1953'te yurda dönerek Askeri Biyoloji Enstitüsü kimyagerliğine atanır...

Ankara Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü'nde önce uzman, sonra 'Gıda Kontrol ve Hijyen Doçenti' ünvanını alır.

1956'da Et ve Balık Kurumu'nda Merkez Laboratuvarları, ardından da Teknoloji Müdürü olarak görev yaptığı ve 1994 yılında vefat ettiği yazılıdır; Soner YALÇIN'ın "Seçilmişler" adlı kitabında...

Seçilenler arasındaydı Koçtürk, sebebi ise;
Kendimiz süt ve süt ürünlerini ürettiğimiz halde, 1950'li yıllarda Amerika'dan ithal edilen süt tozunun Türk halkına zorla tükettirilmesi dikkatini çekmiştir Osman beyin...

Bu durumdan rahatsız olur, içine sindiremez, ahırda süt vereni varken (büyük-küçük baş hayvanlar) o, evde süt tozunun ne işi var sorusuna cevap arar.
'Bu işin içinde bir iş var' der, nam-ı diğer Tarhana Osman!

Koçtürk, ürün ve ürünlerin içeriğini araştırmaya koyulur ve
ithal edilen süt tozunda kanserojen madde (aflatoksin) olduğunu tespit eder ve ithalatın durdurulmasını sağlar...

Ürünler dedim ya; süt tozu dışında margarin ve buğday ithalatının durdurulmasına da vesile olur.

Öyle ki, bu ülkeden gelen gıdaların ABD'de 'üretim artıkları' olduğunu, tüketilemeyecek kadar kötüdür der, hükmedenlere ithalatın durdurulması gerektiğini söyler.

Bu sayede, Halkın ve hükmedenlerin güvenini kazanmıştır; Tarhana Osman.

Yine, aynı hükümet, aynı yıl içersinde ABD ile soya yağı anlaşması yapar..!

Tarhana Osman süt krizini çözmüş; ikinci isyan bayrağını da açmıştır. Bu sefer soya yağı için..!

Şöyle ki;
ABD, soya ve margarinini ucuza verecek, yerli tereyağı ve zeytinyağlarının sağlığa çok zararlı olduğunu, sağlık camiası aracılığıyla halka sıkı sıkı tembihletecek ve tüm tezgahlardan kaldırılarak, satışı ve tüketimi böylece ortadan kaldırılacaktır.

Hedeflerinde Türk halkının doğal yaşam alanlarına müdahale edilmesi vardır..!

Ucuz Soya yağıyla tanışan halkın, zeytin ve tereyağı hem pahalı olduğu, hem de sağlık açısından tehlikeli görüldüğü için kullanılmaması sağlanacaktır.

Atalarımız boşa dememişler " Ucuz etin yahnisi olmaz" diye...

Hidrojenize edilmiş margarin tüketimiyle birlikte Türkiye'de kalp damar hastalıkları ve kolestrol sorunları baş gösterecektir.

Türkiye'den giden raporlar sonrası, ABD'de hidrojenize yağ tüketiminin, sağlık sebepleriyle üretimi yasaklanacaktır.

Sizin anlayacağınız daha o vakitlerde
kobay olmuşuz da haberimiz yokmuş...

Süt tozu ve margarin ithalatlarının ardından ABD, Türkiye'ye "cüce buğday" adını verdiği, genetiğiyle oynanmış, yani GDO'lu buğday satışıyla ülke sorunlarının yine birinci sırasında yerini almıştır!

Tarhana Osman, Amerikan buğdayının hem topraklarımızı, hem de insanlarımızı zehirleyeceğini söyleyerek yine büyük bir mücadele başlatmış; yani üçüncü isyanına başlamıştır.

Bu olan bitenlerin karşısında halka, tarhana yapmalarını önerecek, toplumsal gıda katliamının önüne geçerek başarılı olacaktır.

Lakabı ona, bu haklı mücadelesi sonrası Halk tarafından verilmiştir.

İthalatçı lobiler tarafından bir çok kez öldürülmek istense de başarılı olamayacaklardır.

50'li yıllarda, Tarım ve Hayvancılıkta, kendi kendine yetebilen bir ülke konumundayken, ölüm saçan ithal emtiyayı kabul edenlerin torunları olarak bugünü kıyasladığımızda...

1950' deki insan ve Laboratuarlarımızın pek de değişmediğini var sayalım; değişenin yalnızca akaryakıt fiyatları olduğunu mu zannediyorsunuz?

Hayır değil elbette!

Çarşamba Şeker fabrikasının personel lojmanlarının bulunduğu alanın Toki'ye (Emlak Konut) devredilmesi ve daha bir sürü sebep var değerli okurlarım...

Türkiye tarımının zenginliği, "On dönüm bostan, yan gel yat Osman"
On dönümlük sulak arazin varsa artık sana karada ölüm yok" anlamına gelirdi...

Devam edeceğim..!