Bugüne kadar tavsiyelerimi dikkate alan da oldu, almayan da..!
Her birinin canları sağ olsun.

Okumaya başladığınız tavsiye dolu bu yazımı siyasiler ne kadar dikkate alır ya da aileler nasıl karşılarlar bilemem!
Ama hepimiz, yani Türkiye için en uygun olduğuna inandıkları ve bizim de inanmamızı bekledikleri yol haritalarını gün yüzüne çıkarmaya başladıklarını görüyoruz şu günlerde...

Millet İttifakı cephesi yaklaşık bir senedir boş durmadıklarını gösterdiler, bir kaç gün önceki buluşmalarında açıkladıkları ortak bildiride...

Millet ittifakı kuruluşundan bugüne kadar "ülkeyi nasıl yönetecekler, ne vaade bulunacaklar, dünden bugüne süre gelen sorunların önünü nasıl alacaklarını dahi paylaşmaktan ve söylemekten acizler" diye düşünürken bizler...

Onlar, seçmenin önüne; 9 ana başlığa, 75 alt başlıkta sığdırdıkları 2 bin 300'ün üzerinde somut hedef ve projeler koydular, yani tüm Türkiye'ye şeffaf bir dille ortak mutabakat metinlerini aktardıklarına şahit olduk.

Ülkenin içinde bulunduğu iç ve dış sosyo ekonomik durumlardan mutsuzluğunu her fırsatta dile getiren seçmenin yüreğine su serpti, ortakların mutabakat kitapçığı; kısaca hep beraber mutlu (!) olduk...

Kamuoyuyla paylaşılan bu mutabakat metniyle alay edenleri, takdirle karşılayanları veya "boş işler bunlar, geçinemiyoruz, yüz yılın en yüksek rakamlarına ulaşan ihracat getirisinden vb. ekonomik kazanımlardan halkıma düşen payımın maaşıma yansıtılmasını istiyorum" diyenleri de gördük (!)

İktidar cephesinde ise cumhuriyet tarihinin en başarılı döneminde olduklarının altını çizdiklerini ve "Türkiye yüzyılı" sloganıyla seçime hazır olduklarını ve dahası 86 milyonun dinlemekten usandığı müjde türküsünü özellikle de nakarat bölümleri olan altın, doğalgaz, bor, okyanus büyüklüğünde petrol rezervlerinden bahsetmeye devam ettiklerine şahit oluyoruz...

Emeklerinize sağlık! Bunlar iyi güzel de..!

Millet ve Cumhur İttifakının mensuplarına, bugünün ve dört beş ay sonra oluşacak hükümetin okur yazarlarına şimdiden seslenmek istiyorum...
(bizimki tavsiye elbette...)


Ya hu!
Size ve tüm dünya çocuklarına 23 Nisan gününü "Çocuk Bayramı" olarak armağan eden, ulus devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kamal Atatürk'ün;
"Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum.
Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı, teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur...
Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin!.. Bu belli.
Fakat zekanı unut..!
Daima çalışkan ol!"
... dediği sözlerini ne ara unuttunuz..?

Tavsiyeme gelince...

Çocukların Öğretim ve Eğitimlerinin devlet okullarından önce, yine devletin himayesinde, ailelerin kısmen de olsa ekonomik katkıda bulunacağı, 4 ila 8 yaşındaki çocuklarımızın ikamet ettikleri mahallelerinde, İl'lerin Sivil Toplum Kuruluşları (STK) , Toplum Gönüllüleri ve olmazsa olmaz eğitim gönüllüleri vakfının da içinde olacağı bu çalışmayı başlatabilirler.
Mevcut ve yeni açılacak olan, çocuk kreşlerinin içini insani donanımlarla doldurmalılar

Çocuklarımız öyle bilinçlenecekler ki, ayrıca özel okullara da ihtiyaç kalmayacaktır.

Bugünün çocukları ve onların nesilleri ülkemiz bütününde insanca karşılanacak yeni yüzyıllar inşaa edebilirler bu sayede diye düşünüyorum!

Ne mi öğretilecek..?
Tek ders yeter!
Adını da siz koyun...
İnsanın insanla, hayvanla ve tabiat ana ile diyaloğa nasıl geçebileceklerini öğretsinler; canlı cansız tüm varlıkların geri dönüşümlü olduklarından da bahsetsinler mesela; kullan at ürünlerin bir dili yok belki ama insan, hayvan ve tabiat anayı tanıdıktan sonra geri dönüşümlü olan bu üç ana unsurun anlaşabileceği ortak bir dil çıkacaktır ortaya, merak etmeyin!

Çocukların geleceğini hazırlamak zorunda olan başta aile olmak üzere, öğretmenler ve siyasiler "tüm bildiklerinizi unutun!"demiyorum!
Ama dört unsuru önce bizlerin hatırlaması ve taze beyinlere nakşetmesiyle başlarsak, "Nasıl Bir Türkiye" olacağımız açık değil mi?