Samsun'da ciddi anlamda akıl tutulması yaşıyoruz. Samsun'un her yeri Korona virüs vakası ile kızardıkça ne yazık ki halk olarak sanki hiçbir şey yokmuş, her şey çok normalmiş gibi yaşamımızı sürdürüyoruz. Bu duyarsızlığımızı bu umursamazlığımızı açıklayacak birçok gerekçemiz var. Sürekli sokakların dolu olduğundan şikayet ediyoruz sanki o sokakları, o çarşıyı dolduran biz değilmişiz gibi halkın duyarsızlığından ve umursamazlığından şikayetçiyiz. Sayın Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca'nın yaptıklarıyla söyledikleri arasındaki kafamızı karıştıran kötü örnekleri kendimize örnek almayı bırakıp, keşke biz sayın sağlık bakanımıza iyi örneklerle ders verebilsek ama bunu da yapmıyoruz. Kötü örnekleri sahiplenmeye devam ediyoruz. Ortada acı bir gerçek var, gerçekten ölüyoruz ama umursamıyoruz. Umursamayan sadece halk mı, o da tartışılabilir. Sanki sürü bağışıklığına doğru sürükleniyormuşuz gibi bir düşünce var hepimizde.
Samsun'da kırmızıyı, maviye dönüştürmek çok mu zor? Samsun bunu başaramaz mı, elbette başarabilir, elbette başarabiliriz! Polisiye tedbirler yetmez, yetmiyor. Sorumsuzluğumuzun cezasını ne yazık ki evlere hapsettiğimiz 65 yaş üstüne kesiyoruz. Halbuki çok iyi niyetlerle esnetilen bazı tedbirlere harfiyen uyabilsek bu korona belasından kurtulacağız. Her şey normal olmadan, her şeyi kafamıza göre delip normalleştiriyoruz. İngiliz mutasyonlu mutant virüsünden sonra Güney Afrika mutasyonlu mutant virüsünün Samsun'a giriş yaptığını ve hızla bulaştığını, hastane yoğun bakımlarının doluluk oranının her gün arttığını kamuoyundan takip ediyoruz ama hiçbir şeyi umursamıyoruz. Bu durum hiç birimiz için normal değil. Avare avare sokaklarda geziyor, etrafı kalabalıklaştırıyoruz. Sanki Mecidiye çarşısında, Saathane meydanında, Çiftlik Caddesinde, Atakum sahilinde olmak mecburiyetimiz var. Belki ilk zamanlara göre maske takıyoruz ama maskeyi çıkarıp telefon konuşması yapıyor ya da sigara içiyoruz, hatta çay ocaklarının önünde koca koca adamlar toplanıp ayaküstü çayımızı yudumluyoruz. Sonra da korona virüs belasından bahsediyoruz. Hepimiz sıkıldık, hepimiz sıkılıyoruz bir yıldan fazladır bu bela ile hayatımızı sürdürmek elbette psikolojimizi ve bütün düzenimizi bozdu. Ama şunu hep unutuyoruz bu korona belası kimseye şaka yapmıyor. Hangimiz korona belasına sevdiklerimizi kurban vermek isteriz? Hiç kimse bir yakınını, bir arkadaşını, bir akrabasını korona belasına kurban vermek istemez. Öyle ise yaşadığımız bu akıl tutulmasından hemen kurtulmamız gerekiyor. Tedbirleri koyanlarında, gevşetenlerinde seri kararlar alması, duruma göre hareket etmesi gerekir. Getirilen tedbirlerin ekonomik yükü sadece halka fatura edilmemelidir. Halkın ekonomik kayıpları devlet tarafından mutlaka karşılanmalıdır. Bu yapılmayıp halk kendi başına bırakılırsa, korona belası halkın yakasından kolay kolay düşmez. Halk da her fırsatta esnetilen tedbirleri gevşetir.
Samsun gerçekten güzel bir şehir ; havalar güzel olunca her şehirde olduğu gibi parklarımızı, bahçelerimizi, sokaklarımızı ve sahilimizi doldurmak istiyoruz. Ama şimdi bunun zamanı değil. Çünkü Samsun gerçekten yanıyor. Samsundaki yangının kırmızı alevini görmemek, renk körlüğünden başka bir şey olabilir mi? Samsun'da ateşin bacayı sardığını hepimiz görüyoruz ama kimse bir şey yapmıyor. Hala maske takmıyoruz, hala bu işi şaka zannediyoruz, hiçbir şeyi umursamıyoruz ve göstermelik tedbirlerle yolumuza hız kesmeden devam ediyoruz. Bir büyüğümüzün dediği gibi değil ama bir büyüğümüzün demediği gibi Samsun'da daha çok test yapılmalıdır. Samsun'da hiçbir şekilde sokakta olmaması gereken insanlarımız bir an önce izole edilmelidir. Sokağa çıkmanın yasak olduğu günlerde örnek olması gerekenlerinde her nerede olursa olsun, halkı toplayıp boy göstermemesi temennimizdir. Ölüyoruz ama umursamıyorsak, bu bizim cesur olduğumuzdan değildir. Kendimizi düşünmüyorsak geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı düşünmeye mecburuz.