n

n

n

n

n Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 75. yılındayız. Her yıl 10 Kasım’da onu kaybetmenin buruk acısını yaşarken, bir taraftan da onun Osmanlı’nın yıkıntılarından kurduğu modern Cumhuriyete bağlı kişiler olarak gurur duyuyoruz. Çoğunlukla yanlış anlaşılan bir hususu burada açıklamak gerekir ki, Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmamıştır. Osmanlı Devleti, Mondros ve daha sonra imzalanan Serv ile tarih sahnesinden zaten çekilmişti. Başkenti İtilaf Devletleri tarafından işgal edilen ve hiçbir şekilde hükümranlık hakları olmayan bir devletin varlığından bahsedilemez. Buna ilave olarak: Belirli dönemlerde, o dönemin şartlarına göre egemen olarak varlığını sürdüren devletler ve hükümranlıklar olabilir, belirli bir süre de yaşayabilir. Çöken, yok olan sistemlerin tekrar ihyası, yani öz Türkçe deyimde yeniden devlet olarak ortaya çıkarılmaları da mümkün değildir. Zira, döneminin şartlarına göre hükümran olan bu idare sistemleri zaten değişen şartlara ayak uyduramadığı için tarih sahnesinden çekilmiş veya hayatını idame ettirecek güce sahip olamadıkları için tarih sahnesinden uzaklaştırılmaktadırlar. Onun için yıkılan her devletin bu yıkılışı ile ilgili olarak hataları kendi içinde aranması gerekir. Elbette, Osmanlı İmparatorluğu 622 yıl hükümran olarak dönemimin süper gücüdür, bir dünya imparatorluğudur. Bunu inkâr etmek mümkün değildir. Yalnız, o da tarihte gördüğümüz imparatorluklar gibi, doğası icabı kurulmuş, gelişmiş, büyümüş, gerilemiş ve yıkılmıştır.

n

n Geçmişteki olaylar üzerinde popülist politikalar yaparak, kimilerini kötülemek veya kimilerini göklere çıkarmak, tarih biliminin dışındadır. Zira, olaylar olmuştur, zaman geçmiştir. Tarih her zaman tarafsızdır ve olaylar üzerinde yorumlar yapmak da hatalıdır. Yalnız, bütün bunlardan ders çıkararak, doğru hareket etmek önemli olan husustur. Çünkü, tarih bilgisinden yoksun milletlerin hafızaları boştur, gelecek için ümitleri yoktur ve yolları karanlıktır.

n

n Mustafa Kemal Atatürk, çok sayıda tarih kitabı okumuş ve tarihteki olaylar onun, savaşlarda büyük ve muzaffer bir komutan, barış zamanında ise mükemmel bir devlet adamı olmasını otaya koymuştur. “0” okuduğu kitapları iyice yorumlayan, özümleyen bir insandır ve başarısının nedeni budur. Eski KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş bir konferansında “Sizlerin idari, ekonomik, siyasi sistemler üzerinde arayışlar içinde olmanıza gerek yoktur. Zira, size ne mutlu ki, ATATÜRK’ünüz var” demişti. Mustafa Kemal Atatürk, sadece Türk milletinin özgürlüğü bakımından değil, istiklâle susamış olan bütün mazlum milletlere örnek olmuştur. Falih Rıfkı Atay “Anadolu’da doğan bu güneş dalga dalga yayılarak mazlum milletlere istiklâllerini elde etmede ve müstevlilere karşı mücadelede bir ümit kaynağı olmuştur” demektedir. Gerçekten de, Anadolu ihtilâli, hürriyet mücadelesinde mazlum milletlere örnek olmuş ve birçok ülke istiklâllerini elde etmişlerdir.

n

n Bütün bunlara rağmen, Atatürk ilke ve inkılâplarının maksatlı veya bilinçsiz olarak çok yanlış anlatıldığını görüyorum. Bunun yanında Atatürk düşmanlığının alabildiğince yapılmakta olduğu da gerçektir. “O” tarihe malolmuş bir insandır. Yalnız, her büyük insan gibi onunda düşmanları vardır, olacaktır. Yalnız, şu unutulmamalıdır ki, bazen ölüler yaşayanlardan güçlü olabilir. Atatürkçülük asla kuru, kuruya laf ebeliği yapmak değildir. Öncelikle, çalışmak, çalışmak, çalışmak demektir, ülke çıkarlarını kollamak demektir, her şeyin üzerinde ülke çıkarlarını tutmak demektir. Ülke çıkarları ile uygun düşmeyen hiçbir faaliyetin Atatürkçülük ile ilgisi yoktur. Ayrıca, politik olaylara ve çıkar gruplarının gayelerine alet edilmemelidir. Günümüzde, kendi çıkar ve düşüncelerini haklı göstermek için, Atatürk’ün sözlerini ve ilkelerini yanlış olarak kullanan ve en azından tevil eden ne kadar çıkar grubu olduğu ortadadır. Atatürkçülüğün özeti bize bırakmış olduğu en büyük eseri “Türkiye Cumhuriyetidir”. Onu sonsuza dek korumak ve kollamak ise görevimizdir. İşte, gerçek Atatürkçülük de budur. Çalışmak, çalışmak yine çalışmak ve muasır medeniyet seviyesine erişmek demektir. Muasır medeniyet seviyesine erişmiş ve hatta onları geçmiş bir Türkiye Cumhuriyeti özlemi ile saygılarımı sunarım.

n

n

n