Türkiye şartlarında toplumun sosyolojik yapısını değerlendirerek politik çözümler üreten parti ya da partiler yoktur.
Türkiye'de politik haritanın derin çizgilerini din ve gelenekler oluşturur. Bu nedenledir ki, söz konusu bu derin çizgileri yakalayanlar iktidar olurlar. Yakalayamayan ya da derinlemesine nüfuz edemeyenler de muhalefette olurlar.
Türkiye'de çok partili sisteme geçildikten sonra normal şartlarda her zaman mühafazakarların iktidar olması da bunu göstermektedir. Muhafazakarların karşısında yer alan partiler, olağanüstü şartlarda askeri ihtilallerin zorlamalarıyla iktidar olma şansını yakalayabilmişlerdir.
Burada siyasi partiler arasındaki rekabetin bileşenlerinden söz edeceğiz. Belirtmekte yarar vardır ki, bunların Türkiye için pek de anlamları yoktur. Çünkü Türkiye için asıl olan geleneklerdir.
Türkiye'de atalarımızın: 'Koyunun atladığı yerden kuzusu da atlar' sözü daha çok geçerlidir.
Yine de söz konusu bileşenleri özetleyerek verelim:
1-Rakip partilerden daha üstün olduğunu ortaya koyacak bir tanıtım.
2-Yeni ortaya çıkmış ve çıkması muhtemel partileri takip etmek. Ve bu takip sonunda bunların seçmen pazarına girmeye çalışmak.
3-Değişik seçmen kitlelerine hitap etmek: Farklı seçmenlere( yaş- meslek grupları vs.) farklı alternatifler sunmak.
4-Tedarikçilerle pazarlık yapmak: Siyasi partilerin tedarikçileri baskı ve menfaat grupları ile genelde medya, aydınlar ve STK'lardır. Bunların beklentilerine ya cevap verilir ya da etkisiz hale getirilir.
5- Seçmenlerle ilişkilere dikkat edilir ve bazılarının kişisel güçlerinden yararlanılır: Seçim çevresinde bazen bir parti yöneticisinden tek başına daha etkin seçmen olur.
Görünürde hiçbir görevi olmayan bu kişinin, bu seçmenin bir çok seçmeni etkileyecek gücü vardır. Rekabet için bunlara dikkat etmek gerekir.
Takım tutar gibi parti tutanlar için bunlar söz konusu değildir. Bunlar, hizmete ve çözüme odaklanmış seçmenler için söz konusudur.
Selam ve sevgi ile…