Cenevre görüşmeleri, sorunlu başladı.Tarafların birbirlerini muhatap kabul etmediği,ancak diğer taraflarca ilişkiye zorlandığı bir süreç yaşanıyor.Bu denli güvensizliğin olduğu görüşmelerden, uzlaşma, barış,hatta ateşkes beklemek de mümkün görünmüyor.
Ortadoğu'da ne zaman sosyal veya ekonomik bir hareketlilik belirse , diğer bütün emperyalist devletlerle birlikteTürkiye'de muhafazakar çevrelerin hassasiyetleri de tavan yapar .Irak'tan sonra Suriye iç savaşında da böyle oldu.
Neo-Osmanlıcılık olarak tanımlanan Türkiye'nin bu dış politikasının önemli mimarlarının başında Davutoğlu gelmektedir,Uzun yıllar Erdoğan'ın danışmanlığını yaptıktan sonra,Meclis dışından önce Dışişleri Bakanı, ardından da Başbakan olması bu düşüncenin devletin dış politikası olarak kabul edildiğini göstermesi açısından da önemlidir.
Bu politikaları eleştiren kesimler, doğru olanın Türkiye'nin taraf olmayıp cephe ülke olmak yerine, merkez ülke olmasının daha yararlı olabileceğini belirtiyor.
Osmanlı bakiyesi olduğumuz ve bu bölgenin eski topraklarımız olduğunu hatırlayarak sürece müdahil olmamız, dışarıda pek hoş karşılanmıyor!
Türkiye ve Suudi Arabistan'ın, Beşar Esad'ın devrilmesine fazla yatırım yaptıklarını,Türkiye'nin Şii ve Kürt karşıtı olan, laik olmayan bir Sünni Arap yönetimini desteklediğini, Suriye'nin kuzeyine yapılacak bir hamleye hem ABD hem de Rusya'nın izin vermeyeceğini ifade etti Cockburn. Suriye görüşmelerinde kaybeden tarafın Türkiye olacağını yazdı Independent.
Rusya ile yaşanan kriz ,iki buçuk milyon mülteci ve IŞİD'in katliamları izlenen politikaların şimdiye kadar ortaya çıkan sonuçları.
Dileriz bu süreç hem bölge halklarına hem de bizim insanlarımıza daha büyük bedeller ödetmeden barışla sonuçlansın…