Çoğu kez bilmediğimiz şeyler hakkında peşin hükümlüyüzdür. Bir çocuk eline oyuncak aldığında önce merak eder; inceler sonra da oynamaya başlar. Hepimiz tanımlamalarımıza sınırlama getiririz. Bildiğimiz şeyler hakkında çok kolay yorum yaparız. Bilmediğimiz şeylerde çekimser kalırız. Nedendir bilinmez insanın doğasında vardır bu anlayış. Çok uzakta, insanlara yaklaşmadan; anlamadan, dinlemeden, bilmediğimiz ,bize yabancı gelen durumlarda çekimserliğimiz devam eder.
Bizim kültürümüzde bir karıncaya ulu nazar ile bakan Yunus un zerrede kainatı gören anlayışı hakimdir. Teklik, sınırlılık bizi sığlığa götürür. Teklik yalnızca Allah a aittir. Onun dışında bulunan her şey çoktur.
Nereye bakarsak bakalım; neyi düşünürsek düşünelim bizi çoğulcu bakış açısı mutlu kılar. Varlıktaki bu sonsuz çeşitlilik bizim algılama düzeyimizi aşar. Tek düze anlayıştan kurtulamayan Akıl la ;varlıktaki bu sonsuz çeşitlilik durumunu algılamamız, görmemiz mümkün değildir.
Alışkanlıklar, anahtarı kaybolmuş kelepçeye benzerler. Alıştığımız, bildiğimiz şeylere koşarız. Farklı olan durumlar bizi çekimser kılar. Hep aynı şeyleri yaparız. Düşüncemizi değiştirmediğimiz sürece günlük yaşantımız aynı kalır. Demek ki kendimizi geliştirmeden, farklı şeyler düşünmeden sosyal hayatımızı da değiştiremeyiz. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemeye hakkımız yoktur.
Yadırgamak, bizi sığlığa ,tek düzeliğe götürür. Düşünce planında fakirleşiriz. Medeniyetimiz, kültürümüz ; irfanımız okyanuslar gibi derindir. Binlerce yıldan beri gelen kültür tarihimiz çok zengindir. Sığlık, tek düzelik bizim kültürümüzde; idrakımızda yoktur. Mevlananın , Okyanusta bir damlayı değil; bir damlada okyanusu görme anlayışı bizi zengin kılar.
Yadırgamak, teslim olmak demektir. İnsanları, hadiseleri, hayatı anlamaya çalıştıkça sığlıktan; yadırgamak fikrinden kurtuluruz.