SONSUZA KADAR ANNESİNİN MAVİ GÖZLÜ PAŞASI
ŞEHİT ASTSUBAY İSTİHKAM TEKNİSYEN KIDEMLİ ÜSTÇAVUŞ İLHAN HAMLI
BİR KARDEŞ
UNUTMADIK UNUTMAYIN UNUTTURMAYIN
18 Nisan 1992 -18 NİSAN 2023
6.BÖLÜM

Gidişat gerçekten iyi değildi. Doksanlı yıllar ilk yıllarından başlayarak PKK terör örgütünün en azgın ve en vahşi yılları olarak kayıt altına alınıyordu. Beşikteki bebeklerle ,hamile Kürt kadınlarını bile acımasızca katlediyorlardı. Bu cinayetlerin ve katliamların failleri ise Kürt halkı adına hareket ettiği iddiası ile yola çıkan PKK terör örgütünden başkası değildi. Cinayetin her türlüsünü kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden işliyorlardı. Halkı korkutarak sindirmek ve korumasız göstermenin peşindeydiler. Devlete diz çöktürmek istiyorlardı. Ama bu asla mümkün olmayacak aptalca bir şeydi. Aslında aptallıklarının ve zeka özürlü olduklarının farkında olmadan Devletin güvenlik kuvvetlerine tosluyor bir hiç uğruna adı sanı duyulmamış mağaralarda kurda kuşa yem oluyorlardı. Ne kadar çok insan öldürürsek o kadar güçlü oluruz düşüncesinde hareket ediyor masum insanların yaşam hakkını ellerinden alıyorlardı. Bütün bu katliamları yaparken de asker ve polisimizin karşısına çıkamıyorlardı.

PKK terör örgütünün bütün eylemleri kalleşlik ve alçaklık üzerine kurulmuştu. Bu yüzden bu kalleşliğin bir sonucu olarak Iğdır kırsal bölgesindeki Pamuk geçidinde sivil kıyafetli 4 genç astsubayımızı şehit etmişlerdi. Çünkü kalleş ve alçaktılar. Elbette ki bu alçaklık ve kalleşlik insan olan herkesin tepki vereceği bir eylemdi. Bu olay karşısında sivil subay ve astsubayların Kars'ta yürüyerek tepki vermesini vatandaşlarda alkışlayarak doğru tepki olarak görmüşlerdir. Kars'lı vatandaşlarımız alkışlarıyla PKK terör örgütüne yanlış yolda olduklarının bu yanlış yoldan bir an önce dönmeleri gerektiğinin mesajını da açık ve net bir şekilde vermişlerdir. Sivil subay ve astsubaylar yaklaşık 2 kilometrelik tepki yürüyüşünden sonra sessizce dağılmışlardı. Dağılmayan yürek yangınıydı bütün bunlar yaşanırken Kars'ın Ortakapı Mahallesindeki şehit astsubay İlhan Astsubayın evinde büyük bir acı bütün tazeliyle birinci dereceden yakınları tarafından yaşanıyordu. Yürüyüşten sonra şehidin ağabeyi ,babası ve Samsun'dan gelen yakınları Orduevine geçmişlerdi. Cenazelerin memleketlerine nakilleriyle ilgili bir gelişme olup olmadığının bilgisini almak istiyorlardı. Mustafa Başçavuş Tugay Komutanlığındaki yetkililerle görüşüp bilgi vereceğini söyledikten sonra İlhan astsubayın evine geçtiler. Gözyaşı sel olmuş herkes acı içerisinde bitkindi, diğer taraftan kadın komşuları annesi şehitler için Kuran okuyordu. Evdeki fotoğraf acının en belirgin ve en can acıtanıydı. Herkes uykusuzdu ama kimse uyumak istemiyordu, herkes acıyı iliklerine kadar yaşamak istiyordu. Bu yüzden hiç kimse sakinleşmek için ilaç almak ya da iğne yaptırmak istemiyordu. Bu çok doğal bir davranıştı .Herkes acısını yaşamalıydı. Ama çocukların suçu neydi İlhan astsubayın kızını ne hakla babasız bırakmışlardı. Kimin böyle bir hakkı vardı. Elbette hiç kimsenin böyle bir hakkı olamazdı ve yoktu .PKK'lı mahluklar gıdalarını kan dökerek aldıkları için bunu yapmışlardı.4 kahraman astsubayımızın naaşları iki gecedir hastane morgunda misafir ediliyorlardı. Buz gibi bir morgta misafir edilmek yürek sızlatıyordu. Son gecelerini bile evlerinde geçiremiyorlardı. Bütün bunları düşünmek çok zor ve çok acı vericiydi. Şehadet herkese nasip olmayan bir şeydi. Şehadet kimine göre bir kaderdi.19 Nisan'ı 20 Nisan'a başlayan 1992 yılı gecesi herkes için uzun bir geceydi .Göz açıp kapayıncaya kadar bitecek bir gece değildi .Saatlerin ne akrebi ne de yelkovanı ilerlemiyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Mustafa astsubay İlhan astsubayın evine ateşin düştüğü yere tekrar gelmişti. Şehitlerin cenazelerinin Ankara'dan gelecek bir Askeri Kargo Uçağı ile 20 Nisan 1992 pazartesi günü kars Valiliği önünde yapılacak tören sonrası Kars Havaalanından memleketlerine yakınları ile birlikte gönderileceği bilgisini vermişti. Bu bilgi şehit astsubay İlhan Hamlı'nın yakınlarını rahatlatan bir bilgi olmuştu. Cenazelerin bozulmadan memleketlerine gitmesi sağlanmış olacaktı ki bu çok önemliydi .Birilerinin inadı kırılmış birileri belki de biz ne yapıyoruz diyerek, şehit ağabeyinin gönderdiği telgrafları dikkate alıp yapılması gerekeni yapmışlardı. Doğrusu buydu, doğrusu yapılmıştı. Vefa buydu. Düşünsenize TSK mensubu oldukları için sivil kıyafetli ve silahsız oldukları halde 4 astsubay pusuya düşürülerek şehit ediliyor bu basit bir olay değildi. PKK terör örgütünün İlk kez 1984 Şemdinli baskınıyla başlattığı ve yürüdükleri kanlı yoldaki terör zincirinin bir halkasıydı?Hiç şüphesiz devlet sessiz kalmayacak gereğini mutlaka yapacaktı. PKK'lı hainler ise çıktıkları bu kanlı yolda kurda kuşa yem olmaya devam edeceklerdi. Ama bu süreç hepimiz için zor bir süreçti. Bedeli hepimiz için ağır oluyordu. "Vatan sağ olsun" demekten başka çaremiz yoktu.

19 Nisan'ı 20 Nisan'a (1992) bağlayan gece sanki yılın en uzun gecesi gibiydi .Elbette her gecenin ne kadar uzun olursa olsun mutlaka bir sabahı olacaktı. Şehitlerin memleketlerinde acı bir bekleyiş yaşanıyordu .Acıyı yaşayanlar ateşin düştüğü yerde olanlardı. Kars Devlet Hastanesi morgunda Türk bayrağına sarılı 4 tabut içerisinde ikinci geceye giren 4 kahraman astsubayın morgdaki ikinci gecelerinin nasıl geçtiğini hiç aklımızdan geçirdik mi? Ne kadar acı değil mi evine 2 kilometre mesafede olan İlhan Astsubay kendi evinde kendi sıcak yatağında olması gerekirken buz gibi bir morgun içinde diğer silah arkadaşlarıyla birlikte sabahı bekliyordu.4 şehit astsubayın Kars'da birlikte geçirecekleri en uzun 19 Nisan'ı 20 Nisan'a (1992) bağlayan bir gece olacaktı. Morgun kapısında saygı nöbeti tutan uzun dönem iki inzibat askeri belli aralıklarla değişerek komutanlarını yalnız bırakmayacaktı. Şehitlerin evlerindeki bekleyiş ise herkesi yorgun düşürmüştü. Yine de kimse gözlerini kırpmıyor, kapatmıyordu. Sadece uykusuzluk mu ,kimse yemek dahi yemek istemiyordu .Aslında hem yorgunluk hem de uykusuzluk son haddeye gelmişti. İnsan kendisine söz geçiremez mi? Bazen insan kendisine de söz geçiremez. Ne açlık ne de uykusuzluk an olur insanı yenemez. Yüreğine acı düşen uyuyamaz da ,yemek yiyemez de ,farklı bir direnç yaşanır?İnsanın doğasında bu hep vardır. Cennet yolcusu silah arkadaşı 4 güzel astsubayımız Mustafa Karaçimen ,Erkan Iğdır ,Naci Yıldırım ve İlhan Hamlı hüzünlü bir yolculuk için buz gibi bir morgta sabahı bekliyorlardı. Aslında morgta bekleyen sadece onlar değildi. Bütün Türk Milletinin yüreği orada saygı nöbeti bekliyordu. Aramızda debdebeli yaşam sürenler bu gerçeği fark etmekten uzak olabilirler. Ama bu gerçeğe biz yaşayarak tanık oluyorduk. Bu durum elbette herkese umut ve güven veriyordu. Ödenen bedel çok kıymetiydi ,bu yüzden kimse şanlı bayrağımızı gönderinden indiremez ,vatanımızı ve milletimizi bölemez.

20 Nisan 1992 günü Türkiye'de herkes güzel bir ilkbahar sabahına uyanmıştı. Kars'ta gün aydınlandığında tadında bir ilkbahar sabahına merhaba demek mümkün değildi. Kars 14'ncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığında görev yapan personel ve şehitlerin aileleri için Kars'da neşesinde ,tadında ayarında olmayan bütün güzelliğini yitirmiş hüzünlü bir ilkbahar sabahı yaşanıyordu. Acı ve hüzün herşeyin önüne geçmiş yüreklere dağ gibi oturmuştu ,yürekleri büyük bir ateşle acımasızca dağlamaya devam ediyordu .

(Devamı yarın)

Not: 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN