Yine böyle bir bahar günüydü…
Amerika'da bir tekstil fabrikasında çalışan 40.000 kadın dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları için, greve gitmişti bundan 162 yıl önce…
Polis, işçilere saldırdı… İşçiler, fabrikaya kilitlendiler… Arkasından yangın çıktı!.. İşçiler fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamadı …Ve 120 kadın işçi, yanarak can verdi!..
1910'da 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin,8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın 'Dünya Kadınlar Günü' olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise, ancak 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.
Ülkemizde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 1921 yılında kutlanmaya başlandı.
Ancak, dünyanın her yerinde ve ülkemizde kadınlar ezilmeye devam ediyorlar…
Şiddet görüyorlar,
Taciz ve tecavüze uğruyorlar.
Öldürülüyorlar…
YÖK başkanı üniversitelerde 'Cinsiyet Eşitliği' yerine kadınlara adil davranmayı ,-tabii ki erkek ve egemen anlayış adaletten ne anlıyorsa-ön görürken, son başbakan 'ben pozitif ayrımcılığa karşıyım… İtaat et rahat et!' diyor, eşinin de yanında bulunduğu bir toplantıda… Bu iki örnek bile ülkemizi yöneten anlayışın kadına bakış açısını yansıtmaya yeter sanırım…
İşte bu nedenle dünyanın her yerinde kadınlar,
Emekleri,
Bedenleri,
Ve yürekleri üzerindeki sömürünün son bulması için,
Haykırıyorlar:
'Yaşasın 8 Mart,
Yaşasın Kadın Dayanışması' diye...
Mücadele gününüz kutlu olsun!..